21 Mayıs 2010 Cuma

Soğun Grönland'dan Sıcak Görüntüler

Emre Oğuz / Kopenhag

Afrika sıcağından buzul soğuğuna her iklim ve ülkeden yüzlerce çocuk, Türkiye’de buluşacak. Bu ülkelerden biri Grönland. Buzul ülkesini temsil eden öğrencilerden özellikle ikisinin yaşadıkları hayli ilginç.

Bu yıl sekizincisi düzenlenecek Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’na sadece günler, hatta saatler kaldı. 50 derecelik Afrika sıcağından -50 derecelik buzul soğuğuna kadar her iklimden onlarca ülke ve yüzlerce çocuk, Türkiye’de buluşup Türkçe yarışacak, tüm dünyaya barış mesajlarını Türkçe verecek. Organizasyona renk katacak ülkelerden biri de Grönland. Küresel iklim değişikliği, buzulların erimesi ve Eskimoların intihar hikâyeleri dışında Türkiye gündeminde kendine pek yer bulamayan Grönland’ı 4 öğrenci temsil edecek. Bu öğrencilerden ikisinin hikâyesi, en az, yüzölçümünün büyük bir bölümü insan yaşamına müsait olmayan, dev buzullarla kaplı bir ülkenin Türkçe Olimpiyatları’na katılması kadar ilginç. Yine bu öğrencilerden ikisinin hikâyesi, eğitim gönüllülerinin sınır tanımaz hizmet aşkını göstermesi bakımından oldukça anlamlı.

Kuzey Kutbu’ndaki en büyük buz örtüsüne sahip olan Grönland (Yüzde 81’i 3 kilometre kalınlığında buzullarla kaplı. Danimarka’nın özerk bölgesi. Nüfusu sadece ve sadece 57 bin 500. Dünyanın en büyük adası.) bu yılki finallere şiir, şarkı, konuşma ve genel kültür kategorilerinde katılacak. Şarkı dalında Jane Husuum, Erol Evgin’in ünlü şarkısı ‘İşte Öyle Bir Şey’i seslendirecek. Şiir dalında Tina Hansen, Dursun Ali Erzincanlı’nın ‘Ben Böyle Olmamalıydım’ şiirini okuyacak. Konuşma dalında Malik Mathiessen, genel kültür dalında da Johansen Olsen, yüzölçümü büyük, nüfusu küçük bu ülkeyi temsil edecek.

Hikâyesi ilginç olan Grönlandlı çocuklardan biri, 15 yaşındaki Malik Mathiassen. Malik’in annesi ve babası boşanmış. Adına bakıp annesinin ya da babasının Türk olduğunu düşünmeyin. Malik, Grönland’da sık kullanılan isimlerden biri. ‘Dalga’ anlamına geliyor. Malik, annesi ve üvey babasıyla birlikte ülkenin batısında yer alan başkent Nuuk’ta yaşıyor. Öz babası ise ülkenin güneyindeki ‘Paamiut’ şehrinde bulunuyor. Yılın sekiz-dokuz ayı sıfır derecenin altında seyreden havalar müsait olursa senede birkaç kez görüşebiliyorlar (Grönland’da yıllık sıcaklık ortalaması -7 derece).

Malik, 6 ay önce Grönland’daki Global Kültür Derneği Başkanı Talha Yurdal Çiçek ile tanışıncaya kadar tek kelime dahi Türkçe bilmiyordu. Çiçek, “Kendisine haritada Türkiye’nin yerini göster desek bir süre araması gerekirdi.” diyor Malik için. Aynı sınıfta okuduğu Jane ve Tina’nın teşvikiyle Global Kültür Derneği’ne gidip gelmeye başlayan Malik Mathiassen, Talha Yurdal Çiçek’ten Türkçe dersleri almaya başlıyor. Bir süre sonra Çiçek, kendisine Türkçe Olimpiyatları’na katılabileceğini ifade ediyor. Sevinçten ne yapacağını şaşıran Malik, Türkçesini geliştirmek için daha da hırslanıyor. Sadece Türkçe dersleri aldığı Global Kültür Derneği’nde değil; okulda, sokakta, evde, kısacası her yerde Türkçe çalışıyor. Arkadaşları kendisiyle dalga geçse de o her seferinde “Türkiye’ye gidip Grönland’ı temsil edeceğim için beni kıskanıyorlar.” diyor. Türkçe öğrenmeye en geç başlayan öğrenci olmasına rağmen, kısa sürede diğer arkadaşlarını geride bırakıyor. Tek amacı, yarışmaya şarkı dalında katılmak ve birinci olmaktır.

Fakat bir gün aynı sınıfta okuduğu samimi arkadaşlarından biri verem teşhisiyle hastaneye yatırılıyor. Doktorlar, veremin ileri seviyede olduğunu tespit edip derhal tedaviye başlıyorlar. Malik, bir taraftan arkadaşının durumuna üzülürken, diğer taraftan da doktorların “Hastalık, öğrencinin temasta olduğu herkese bulaşmış olabilir!” uyarısıyla şoka uğruyor. Apar topar hastaneye kontrole götürülen Malik, veremin kendisine de bulaşmış olduğunu öğreniyor.

Verem, ilk zamanlar Malik’te büyük bir ruhsal çöküntü meydana getiriyor. Doktorlar ölüm riskinin çok az olduğunu söylese de Malik en iyi ihtimalle aylarca ilaç tedavisi görmek zorundadır. İlk zamanlar okula da gidemiyor, Global Kültür Derneği’ndeki Türkçe derslerine de... Hastalığı dolayısıyla olimpiyatlara katılmak için Türkiye’ye gidemeyeceğini düşünüp iyice kahroluyor. Bir gün Talha Çiçek kendisini ziyaret edip hastalığının olimpiyatlara katılmasına engel olmadığını, çalışmaya devam ederse Türkiye’ye gidebileceğini söylüyor. Malik, sevinçten ne yapacağını şaşırıyor. Yoğun ilaç tedavileri arasında Malik, Türkçe sevgisiyle hayata daha sıkı sarılıyor. Bu arada birlikte Türkçe öğrendiği arkadaşları oldukça ilerlemiş, kendisi ise geri kalmıştır. Malik bunları dert etmiyor. Şarkı kategorisinde olmazsa şiirde, şiirde olmazsa konuşmada, onda da olmazsa genel kültürde yarışacak; ama mutlaka Türkiye’ye gidecek ve 4 öğrenci arasına girecektir. Bunun için hiç durmadan çalışıyor ve nitekim diğer arkadaşlarıyla arasındaki mesafeyi kapatıyor. Öyle ki yeniden grubun en iyi Türkçe konuşan öğrencisi oluyor.

Malik, bugün kendi dilinde ‘tuberkulose’ olan hastalığın Türkçe’de ‘verem’ olduğunu biliyor ve her fırsatta kendisini hayata bağlayan şeyin Türkçe sevgisi olduğunu söylüyor. 26 Mayıs-9 Haziran tarihleri arasındaki olimpiyatlar için Türkiye’ye gidecek olan Malik Mathiassen, konuşma kategorisinde en iyilerden biri olmaya çalışacak.

Türkçe Olimpiyatları, Nefreti Sevgiye Dönüştürdü

Grönland’ı Türkçe Olimpiyatları’nda Dursun Ali Erzincanlı’nın ‘Ben Böyle Olmamalıydım’ şiiriyle temsil edecek Tina Hansen’in hikâyesi de en az sınıf arkadaşı Malik’inki kadar ilginç. Çünkü onun hikâyesinde, Türkiye’den ve Türklerden ölesiye nefret eden bir anne var. Çünkü onun hikâyesinde, kızını kendini koruyabilmesi için karate kurslarına gönderen bir anne var. Çünkü onun hikâyesinde, nefretin sevgiye, korkunun güvene dönüşünün izleri var. Ve çünkü onun hikâyesinde, Türkçe sevgisinin ve Türkçe sevdalılarının ısındırdığı yüreklerin resmi var.

15 yaşındaki Tina’nın Türkçeye ilgisi, tıpkı diğer arkadaşları gibi aynı sınıfta okuduğu Jane Husuum’un teyzesi Vibeke’nin tavsiyesiyle başlıyor. Vaktiyle defalarca Türkiye’yi ziyaret etme fırsatı bulan Vibeke Husuum, tam bir Türkiye âşığıdır ve Grönland’da ülkemizin gönüllü elçiliğini yapmaktadır. Grönland’ı ziyaret eden her Türk’le tanışmaya ve yardımcı olmaya çalışmaktadır. Grönland’da Türk kültürünün tanıtımına katkıda bulunmak amacıyla kurulan Global Kültür Derneği’nin faaliyete geçmesinden sonra da başta kendi yeğeni Jane Husuum olmak üzere tanıdığı bütün Grönlandlı gençleri bu derneğe yönlendirir. İşte Tina Hansen de Vibeke Hanım’ın derneğe yönlendirdiği öğrencilerden biridir. Tina’nın Türkçe kurslarına başlaması için Vibeke Hanım’ın yönlendirmesi yeterli olmuyor elbette. Önce annesinden izin alması gerekiyordur.

Tina, bir gün okul çıkışında annesine Global Kültür Derneği’nden bahsedip Türkçe öğrenmek istediğini söylüyor. Annesi Hanne Hansen, kızının bu isteği karşısında çılgına dönüyor. Kızına asla böyle bir şeye izin vermeyeceğini, değil Türkçe öğrenmek, Türklerle yan yana gelmesine bile hiçbir zaman tahammül edemeyeceğini ifade ediyor. Tina, bu tepki karşısında şaşırıyor ve annesine Türklerden neden bu kadar nefret ettiğini soruyor. Hanne Hansen de yıllar önce Danimarka’nın İkast şehrinde başından geçen olayı anlatıyor.

Hanne Hansen, yıllar önce akrabalarını ve arkadaşlarını ziyaret etmek için Danimarka’nın İkast şehrine gelmiştir. Bir akşam vakti ‘kara kafalı’ biri yolunu keser ve kendisine askıntı olur. Hanne Hansen, önce nazik bir şekilde kendisini rahat bırakmasını ister ama karşısındaki adam laftan anlamaz ve giderek daha fazla rahatsız etmeye başlar. Bir süre sonra sözlü sataşmalar tacize dönüşür, taciz de tecavüz girişimine... Hanne Hansen, o gün Allah’ın da yardımıyla kaçar ve hem canını hem namusunu kurtarır; ama içine öyle bir Türkiye nefreti işler ki kızının Türkçe öğrenmek istemesine karşı verdiği tepkinin sebebi de budur. Çünkü o gün kendisini taciz eden ‘kara kafalı’ adam, maalesef, Türkiye’den göç edip Danimarka’ya yerleşen insanlardan biridir.

Hanne Hansen, o günden beri Türklere korkuyla, Türkiye’ye de nefretle bakmaktadır. Ancak Tina da en az annesi kadar inatçı olduğunu gösteriyor. Yaşananların geçmişte kaldığını ve kendisine bir şans verilmesini istiyor. Hanne Hansen, Tina’nın günlerce süren ısrarlarına dayanamıyor ve sonunda Global Kültür Derneği’ne gidip Talha Çiçek’le tanışmaya karar veriyor. Geçmişte yaşananlardan habersiz Talha Bey ve eşi Fatma Hanım, Hanne Hansen’i oldukça sıcak bir şekilde karşılıyor. Kendisine evlerini açıyorlar, çay sohbetlerine davet ediyorlar. Bir süre geçtikten sonra ziyaretlerin sayısı artıyor. Bu arada Tina çoktan Türkçe kurslarına başlamış ve kursun en iyi öğrencilerinden biri olmuştur bile. Talha Çiçek, kendisine Türkçe Olimpiyatları’ndan bahsedip ‘Katılmak ister misin?’ diye sorunca, ‘Önce annemle konuşmam.’ gerekir diyor ve konuyu annesine açıyor. Hanne Hansen’in Talha Bey ve eşini tanıyınca fikirleri değişmiştir: “Bu insanlarla değil Türkiye’ye, dünyanın bir ucuna bile gidebilirsin.”

Annesinden izin alan Tina, 25 Nisan’da Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da düzenlenen Türkçe Olimpiyatları Kuzey Avrupa Finalleri’nde jüri özel ödülü aldı. 26 Mayıs-9 Haziran’da düzenlenecek 8. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları finalleri için de Türkiye’ye gidecek.

8.Uluslarası Türkçe Olimpiyatları 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder