23 Haziran 2011 Perşembe

Olimpiyat çocukları, Bakan Günay'ı ziyaret etti

Olimpiyat çocukları, Bakan Günay'ı ziyaret etti

''9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları''na katılmak için farklı ülkelerden Ankara'ya gelen öğrenciler Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ı makamında ziyaret etti.

Öğrencileri Bakanlığın Ulus'taki binasında ağırlayan Bakan Günay, hepsiyle teker teker tokalaştı. Daha sonra Moğolistan, Nijerya, Nijer, Azerbaycan, Kuzey Irak, Amerika, Afganistan, Endonezya, Nepal, Arnavutluk, Azerbaycan ve Brezilya'dan gelen konuk öğrenciler isimlerini, geldikleri ülkeleri ve olimpiyatlarda yarışacakları kategorileri söylediler.

Ziyarette öğrencilere eşlik eden Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Türkçe Olimpiyatları ile ilgili Bakan Günay'a kısa bir bilgi verdi. Prof. Dr. Tekalan, ''Yurt dışında Türkçe öğrenen herkes ülkelerinde bu olimpiyatlara müracaat edebilir'' dedi.

Amaçlarının dünyanın her tarafına Türk dilini anlatmak ve yaymak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tekalan, birincilerin ödül töreninin 25 Haziran Cumartesi günü Ankara'da yapılacağını söyledi. Prof. Dr. Tekalan, 30 Haziran'da İstanbul'da olimpiyatların kapanış töreninin gerçekleştirileceğini bildirdi.

Prof. Dr. Tekalan'ın konuşmasının ardından öğrenciler olimpiyatlarda yarıştıkları şarkı ve şiirlerden örnekler sundular. Nijer'den gelen öğrenci de bir Türk öğretmenin yazdığı şiiri okudu. Azerbaycan'dan gelen öğrencinin söylediği Karadeniz türküsü Bakan Günay'ı neşelendirdi.

Öğrencileri ilgiyle izleyen Bakan Günay, mini gösteriyi alkışladı. Moğolistanlı öğrenci de ''Turnalar'' isimli şarkıyı seslendirdikten Cem Karaca'nın ''Resimdeki Gözyaşları'' şarkısını söyledi.

Şarkıya diğer öğrencilerle birlikte alkışlarıyla eşlik eden Günay, beğenisini ''bravo'' sözleriyle dile getirdi.

-''İNSANIN GÖZ PINARLARINI DOLDURAN ÇALIŞMALAR...''-

Ziyaret için öğrencilere teşekkür eden Bakan Günay, Türkçe konuşan öğrencileri Türkiye'de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.

Daha önceki yıllarda da olimpiyatlara gelen öğrencilerle buluştuğunu, ödül töreni ve etkinliklere katıldığını kaydeden Bakan Günay, ''Son derece etkileyici, insanın göz pınarlarını dolduran, yüreğini sevinçle coşturan çalışmalar bunlar. Milletim adına minnet ve şükranlarımı sunuyorum emek veren herkese. Türkçemizi dünyanın her tarafında öğretmeye çalışıyoruz. Sizlerde bu bizim ses bayrağımızı öğrenip yükseklerde dalgalandırıyorsunuz. Böylece bulunduğunuz ülkeler, yaşadığınız ülkelerle Türkiye arasında gönül, kültür, türkü, şarkı, şiir köprüleri kuruluyor. En sağlam köprüler de bu köprülerdir. Dilden yürekten yükselen bu köprüler dünyada hiçbir şekilde yıkılmayacak olan köprülerdir'' dedi.

Türkiye adına büyük bir sevinç duyduğunu vurgulayan Bakan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkçe'nin dünyaya tanıtılması konusunda en etkin çalışmalardan birisi bu yürekten alkışlıyorum. Geçtiğimiz yıllarda dünyanın önemli büyük ülkeleri bu tür çalışmaları yapıyordu. Bu ülkeler dillerini, kültürlerini öğretmek için okullar, kolejler hatta üniversiteler açmaya çalışıyordu. Biz de bunları gıptayla, biraz da kıskanarak izliyorduk.

Nihayet biz de bir büyük medeniyet olmanın gereklerini yerine getirmeye başladık biraz gecikmiş de olsa. Biz de engin ve derin Türkiye kültürünü ve Türkçe'yi dünyanın her tarafına taşımaya çalışıyoruz. Orada dostlar ediniyoruz, Türkiye'nin dostları oluyor. Bir kez daha emek veren herkesi yürekten kutluyorum.''

EXPO adaylığına da değinen Bakan Günay, ''Önceki yıllarda EXPO konusunda İzmir'e ülkelerinizden yardımcı olduğunuzu Sayın Rektör söyledi. Biz yeniden 2020'de EXPO'ya adayız, daha büyük bir coşku ile Türkiye'ye getireceğiz EXPO'yu. Bundan 9 yıl sonra sizler de ülkenizin genç mimarları, avukatları olacaksınız. Biz hepinizi bekleyeceğiz yeniden bu sevinci bizimle paylaşmanız için'' diye konuştu.

Bakan Günay'a konuşmasının ardından Brezilya'dan gelen bir öğrenci ülkesine özgü bir şapka, başka bir öğrenci de kama hediye etti. Günay da öğrencilere çeşitli hediyeler verdi.

Günay, öğrencilerle ziyaretin sonunda bol bol fotoğraf çektirdi, çocukların hep birlikte söylediği Türkçe şarkıya eşlik etti.

Bakan Günay, ziyaretin sonunda çocukları ve heyettekileri Bakanlığın çıkışına kadar uğurladı.

Türkçe Olimpiyatları şiir birincisi Gürcistanlı Kurbanova

Türkçe Olimpiyatları şiir birincisi Gürcistanlı Kurbanova

Türkçe Olimpiyatları şiir finali birincisi Mehmet Akif Ersoy'un şiirini okuyan Gürcistanlı öğrenci Leila Kurbanova oldu. İkinci Azerbaycan'dan, üçüncüsü de Belerus'tan gelen öğrenciler seçildi.

Resim

Edebiyat dünyasından önemli şairlerin katıldığı gece şölen havasında geçti. Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finalinin ardından şiir finali de Haliç Kongre Merkezi'nde yapıldı. İstiklal Marşı ile başlayan geceye öğrencilerin şarkıları ve halk oyunları gösterileri renk kattı. Davetliler de geceye büyük ilgi gösterdi. Yabancı öğrencilerin okuduğu şiirler katılımcılardan büyük alkış aldı. Gecede Uluslararası Türkçe Olimpiyatları 'Evliya Çelebi' özel ödülü Yücel Dağlı adına eşi Barış Dağlı'ya verildi. Geceye edebiyat ve yazar dünyasından önemli isimler de katıldı. Gecede şiirlerin okunmasının ardından dereceye giren öğrencilerin isimleri okundu.

Şölen havasında geçen şiir gecesinin birincisi Gürcistanlı öğrenciye ödülünü İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu verdi. Mutlu ödülü vermeden önce yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Dünyanın her yerine giderek tanış olmak için gayret edenleri yürekten selamlamak istiyorum. Bunun kolay olmadığını biliyoruz. Çok yakınımızdakilerle bile tanış olmakta zorluk çekiyoruz. Dünyanın her yerine gidenleri yürekten alkışlamak gerekir. Ben onların yaptıkları iş gönül işi olduğu için, gönül sultanı olarak değerlendirmek istiyorum. Bu güzel öğretmenler, bu güzel evlatlara, ilmi, medeniyeti, aşkı öğretmek için gayret sarf ediyorlar. Onlara binlerce kere teşekkür ediyorum."

Vali Mutlu'nun konuşmasının ardından 'Yeni bir dünya' şarkısı ile gece sona erdi.

ÖĞRENCİLERİN PERFORMANSINA ŞAİRLERDEN TAM NOT

Türkçe Olimpiyatları şiir finaline katılan edebiyat dünyasının önemli şairleri duygu ve düşüncelerini şöyle ifade ettiler:

Ahmet Turan Alkan: Türkçe Olimpiyatları bir dünya markası olmaya doğru gidiyor. Aynı zamanda Türk halkının özgüvenini kazanıyor. Biz şuanda yeni yeni açmaya başlayan çiçekleri görüyoruz. Onlar yakın gelecekte Türkiye'nin fahri elçileri olacak. Bu organizasyonu yapan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Yavuz Bülent Bakiler: Bu okulların açılmasında birinci dereceden rolü olan Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve emek veren arkadaşlarımızı bu münasebetle saygıyla selamlıyorum.

Abdullah Uçman: Biz bu topraklarda doğmuş büyümüş ana dili Türkçe olan öğrencilerimize bir şairimizin bir kıta şiirini ezberletmekte güçlük çekiyoruz. Olimpiyatlarda Türkçe'yi sonradan öğrenen evlatlarımız Yunus Emre'den Necip Fazıl'dan şiirleri ezberleyip güzel bir Türkçe ile okumaları gerçekten takdire şayandır.

Hilmi Yavuz: Türkçe Olimpiyatları'nın çok önemli bir işlevi var. Türkçe'yi dünyalaştırmak ve dünya dili haline getirmek.Bu global dünyada Türkçe'nin dünya dili olmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Bu konuda Türkçe Olimpiyatları'nın gerçekten çok büyük katkısı var.Emeği geçen arkadaşlara şükran borçluyuz. İnşallah bundan 50 yıl sonra Türk dili dünyanın her yerinde konulacak bir dil olacaktır.

Nurullah Genç: Başka bir ülkede böyle bir organizasyon olduğunu zannetmiyorum. İnsanlığın zulmetine nur olan bu hareketin liderine selam ediyorum. Başka söze gerek yok.

Serdar Tuncer: Türkçe Olimpiyatları'nda birçok çocuğumuz bir dili konuşarak şiirler okuyacak burada. Ümit ediyorum ki bir gün gelecek yüzlerce insan farklı dillerde sadece bir şarkıyı söyleyecek, bir şiiri okuyacak. O şiirin her mısralarında kardeşlik erdem olacak. Bu gün o günün hazırlığıdır diye düşünüyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Erbay Kücet: Dünyayı bir bahçe olarak kabul ediyorum bu akşam. Bu çocuklarımızı da çiçek olarak kabul ediyorum. Yeni bir dünya diye slogan var. Ben o yeni dünyanın bu ekiple kurulacağına inanıyorum.

Elif Dağdeviren: Medyadan geçen seneki yarışmanın tamamını seyrettim. Çok etkili buldum. Sadece Türkçe için değil diğer Türk dilleri için de önemli bir şey bu. Önümüzdeki sene daha faal olarak bu işin içine gireceğim. İnsanlara gelişmesini ve yayılmasını isterim bu işin. Çünkü gerçekten çok iyi bir şey bu.

Aksaraylılar Türkçe Olimpiyatları'nın heyecanını yüreklerinde hissetti

Aksaraylılar Türkçe Olimpiyatları'nın heyecanını yüreklerinde hissetti

Aksaray Belediyesi 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finalini Kent Meydanı'nda dev ekrandan canlı olarak yayınladı.

Türkçe Olimpiyatları canlı yayın programını Belediye Başkanı Nevzat Palta, milletvekilleri Ali Rıza Alaboyun, İlknur İnceöz, AK Parti İl Başkanı Fatih Yıldırıcı, Merkez İlçe Başkanı Haluk Şahin Yazgı'nın yanı sıra yaklaşık bin 500 vatandaş izledi.

Başkan Nevzat Palta, 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'yla ilgili yaptıkları açıklamada, gerçek milliyetçiliğin bu olduğunu belirtti. Dünyanın her yerinde Türkçe konuşan insanların olduğunu söyleyen Belediye başkanı Nevzat Patla, "Türkçe Olimpiyatları'nı ben çok önemsiyorum. Dünyanın 130 ülkesinden Türkiyemize gelen öğrencilerimiz, gençlerimiz Türkçeyi kullanarak, bizim kültürümüzü yansıtıyorlar. Bizim lisanımızı kullanıyorlar, şarkılarımızı söylüyorlar. Biz normalde meydanda bu tür şeylere müsaade etmiyoruz. Ama bu bizim kendi meselemiz olduğu için, Türkçe bizim kendi dilimiz olduğu için bu yıl böyle bir katkıda bulunduk. Elin yabancısı dahi Türkçe bizim şarkılarımızı, türkülerimizi söylüyorsa biz de bir vesile olsun diye bu meydanda böyle bir programı organize ettik. Türkçe olimpiyatlarını seyrederken yüreğimiz kıpır kıpır ediyor. Çünkü düne kadar Türkçeyi aşağılayan insanlar vardı. Şu anda dünyanın her yerinde Türkçe konuşan gençler ve yeni nesiller var. Bunların hepsi elçilerimiz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir Türk okulu var. Türkçe ve yabancı dilde eğitim yapan öğrencilerimiz gençlerimizde şu anda Türkiye'ye gelip bizim lisanımızda şarkı söylüyorlar. Bundan daha gururlu bir şey olmaz. Ben buradan emeği geçenlere, bunu organize edenlere yürekten teşekkür ediyorum. Ancak hizmet bu kadar olur diyorum." şeklinde konuştu.

Gerçek milliyetçiliğin bu olduğunu ifade eden Milletvekili İlknur İnceöz de emeği geçen herkese teşekkür etti. Milletvekili İnceöz, şöyle dedi: "İkinci teşekkürüm de 9. Türkçe Olimpiyatlarının gerçekleştirilmesinde emeği geçen tüm kardeşlerimizedir. Hakikaten çok önemli, bundan yakın bir zamana kadar Türkçe bir lisan olarak belki dünyanın birçok yerinde konuşulmuyordu. Ama bugün dünyanın birçok yerinde konuşulur hale geldi. Benim de gittiğim ülkelerde tanık olduğum birçok söylemlerde İnsanlar Türkçe öğreniyor. Türkçe konuşuyor. İşte milliyetçilik de budur. İşte ülkesini sevmek de budur. Tüm bu çalışmalarla biz gurur duyuyoruz. Tüm kardeşlerimizle. Her birisi hizmetin bir neferidir. Başarılar diliyorum. İnşallah daha nice böyle güzel programlarda güzel atmosferlerde birlikte olmak temennisiyle herkese teşekkür ediyorum."

Türkiye ve Türkçe hayranı yeni nesil yetiştiğinin altını çizen Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ise "Biz programın kendisine katılamadık. Şu anda Aksaray'dayız. Aksaraylı vatandaşlarımızla birlikte programı izliyoruz. Biz her yurt dışına gittiğimizde bu okulları ziyaret ediyoruz. Türkiye ve Türkçe hayranı yeni gençlik, yeni nesil yetişiyor. Onlar çok kıymetli Türkiye'nin geleceği açısından gerçekte önemli. O yüzden gurur verici bir olay. Bu işe sebep olanları, gönül verenleri kutluyorum. Ben çok teşekkür ediyorum ve dua ediyorum, 9. Türkçe Oimpiyatları'nın amacına ulaşması için." dedi.

Bu arada, hanımlar tarafından yapılan açık büfe gıda kermesi büyük ilgi gördü. Vatandaşlar, kavurmalı pilav ve börekler başta olmak üzere satışa sunulan gıda ürünlerine büyük rağbet gösterdi.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Türkçe Olimpiyatları, Edirne'de ilk kez gerçekleştirilecek

Türkçe Olimpiyatları, Edirne'de ilk kez gerçekleştirilecek


Bu yıl 9.'su düzenlenen 'Uluslararası Türkçe Olimpiyatları', il etkinlikleri kapsamında ilk defa Edirne'de de düzenlenecek.

15 Haziran 2011 Çarşamba günü İstanbul Dolmabahçe Sarayı bahçesinde açılışı gerçekleştirilen olimpiyatların, Ankara Kızılcahamam Asya Termal Tesisleri'nde ön elemeleri yapılan program çerçevesinde, değişik illerde de programlar düzenleniyor.

Bu yıl 130 ülkeden bine yakın öğrencinin katıldığı olimpiyatlarda, öğrenciler, kendi ülkelerinde kurulan Türk okullarında öğrendikleri Türkçe şiir ve şarkılar ile halk oyunları ve sahne gösterileri başta olmak üzere çeşitli kategorilerde yarışıyorlar.

Edirne Balkan Kongre Merkezi'nde, 24 Haziran 2011 Cuma günü gerçekleştirilecek program, saat 19.30'da başlayacak. 18-19 Haziran'da Ankara Altınpark'taki programa katılan ülkelerin kendi stantlarını kurduğu kültür şöleninden sonra, 19 Haziran akşamı halk oyunları yarışması yapıldı. 21 Haziran'da şiir finali, 22 Haziran'da ise şarkı finali gerçekleştirilecek olimpiyatların ödül töreni ise 25 Haziran'da, Ankara ASKİ Spor Salonu'nda gerçekleştirilecek. 29 Haziran'da İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda yapılacak kapanış töreni ile bu yılki olimpiyatlar sona
erecek.


Olimpiyatları her yıl iple çekiyoruz

Olimpiyatları her yıl iple çekiyoruz

Resim

Bu yıl 'Gelin Tanış Olalım' sloganıyla düzenlenen Türkçe Olimpiyatları'nın Bursa organizasyonu büyük bir şölene sahne oldu. Atatürk Stadı'nda düzenlenen töreni, yaklaşık 30 bin Bursalı izledi. Şiir, şarkı ve halk oyunları gösterileri izleyenleri coşturdu. Törende bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Her yıl haziran ayı geldiğinde Türkçe Olimpiyatları'nı çok özlüyoruz." dedi.

Türkçe Olimpiyatları'nın Bursa organizasyonunda 25 bin kişilik Atatürk Stadı, saha içine kurulan sandalyelerle birlikte tamamen doldu. Devlet büyükleri de Türkçenin çocuklarını yalnız bırakmadı. Törene Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ile Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam da katıldı. Türkçe Şöleni'nde dünyanın dört bir yanından gelen 100 finalist şarkı, şiir, halk oyunlarında becerilerini sergiledi.

Törende bir konuşma yapan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı aynı zamanda Türkçe Olimpiyatları Tertip Komitesi üyesi Bülent Arınç, 2 saate yaklaşan muhteşem gösteride çok heyecanlandıklarını ve duygulandıklarını söyledi. Çocukların kendilerine büyük mutluluklar yaşattığını vurgulayan Arınç, şöyle konuştu: "Her yıl haziran ayı geldiğinde Türkçe Olimpiyatları'nı hepimiz çok özlüyoruz. Bu olimpiyatları her defasında daha büyümüş, gelişmiş görüyoruz. Ben bu olimpiyatların birincisinden bu yana Allah nasip etti hep içinde oldum. Bu yılı da Bursa'da bu muhteşem geceyi yaşama şansı buldum. Allah'a hamd ediyorum. Bursa bu muhteşem gösteriye çok güzel bir konukseverlik yapıyor."

Türkiye'den yola çıkan önden giden atlıların, doğusuyla batısıyla 130 ülkede eğitim faaliyeti icra ettiğini hatırlatan Arınç, önden giden atlılardan Adem Tatlı'nın Ulanbatur'da bir tepede tek başına yattığını dile getirdi. Bu gönül dostlarının hatırlanıp dualar edilmesini isteyen Arınç, şöyle konuştu: "Bu büyük bir fedakârlık, bunu anlamak mümkün değil. 'Gözünüzü uzaklara dikin, dünyaya bakın, dünyanın her yerinde olmalısınız ve siz insanların gönlüne eğitimle girmelisiniz, o ülkenin çocuklarına en iyi eğitim vermelisiniz. O ülkede Türkiye'nin konuşulmasına zemin hazırlamalısınız.' bütün bunları söylediler. Buna 'amenna' diyen Anadolu insanı bugün dünyanın birçok yerinde çalışıyor. Şüphesiz bu fikrin ortaya atılması ve benimsenmesi muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi sayesinde oldu. Bize bu hedefi gösteren, gözümüzü uzaklara diken, o güzel insana Bursa'mızdan gönül dolusu muhabbetlerimizi gönderiyoruz."

Bursa Valisi Şahabettin Harput ise dinleri ayrı, ırkları ayrı, renkleri ayrı, ancak aynı duyguyu, aynı inancı ve aynı sevgiyi paylaşan dünyanın 130 ülkesinden gelmiş binin üzerinde öğrenciyi Bursa'da ağırlamaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de muhteşem bir organizasyon yapıldığını belirterek, ilk defa bu kadar canlı bir organizasyon gördüğünü söyledi. Tören, öğrencilerin seslendirdiği olimpiyatın resmi bestesi "Yeni Bir Dünya" şarkısı ile sona erdi.

Türkçe sevdalısı çocuklar Sakarya ile tanış oldu

Türkçe sevdalısı çocuklar Sakarya ile tanış oldu

Resim

Bu yıl 130 ülkeden bin öğrencinin katıldığı 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları rüzgârı Sakarya'da da esti. 20 ülkeden Sakarya'ya gelen 50 öğrenci, burada bir gösteri düzenleyerek şarkı, şiir ve skeçleriyle izleyenleri büyüledi. Geceyi 'muhteşem' olarak tanımlayan Vali Mustafa Büyük, emeği geçenlere teşekkürlerini iletti.

Geleneksel hale gelen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın dokuzuncusu için Sakarya'da 9düzenlenen gösteri büyük ilgi gördü. Önceki gece Atatürk Stadyumu'nda esen olimpiyat rüzgârı, yaklaşık 40 bin kişiyi bir araya getirdi. 20 ülkeden Sakarya'ya gelen 50 öğrencinin şarkı, şiir, halk dansı ve skeçleri izleyenleri büyüledi. Samanyolu TV'den İlker Gültekin ve geçen yılki olimpiyatın şiir birincisi Afganistanlı Şaire Osmani'nin sunuculuğunu üstlendiği gece, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Gecenin açış konuşması olimpiyatlara ev sahipliği yapan Sakarya Eğitimciler Derneği (SEDER) Kurucu Başkanı Remzi Çinemre'den geldi. Olimpiyatların bu seneki sloganının Yunus Emre'nin ünlü deyişi 'Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım' olduğunu hatırlatan Çinemre, olimpiyatların giderek büyüdüğünü dile getirdi.

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu'na teşekkür plaketini veren Sakarya Valisi Mustafa Büyük ise geceyi 'muhteşem' diye tanımladı. Vali Büyük "Muhteşem bir manzara, heyecanlanmamak mümkün değil. Böyle bir topluluğu saygıyla selamlıyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum." diye konuştu. Başkan Zeki Toçoğlu ise Türkiye'yi dünyanın dört bir yanına tanıtan ve Türkçe öğreten gönül insanlarına teşekkür ettiğini kaydetti. Gecede Şaire Osmani geçen yıl şiir dalında birinci olduğu 'Mehlika Sultan' şiirini okudu. Moldova, Kamboçya, Afganistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Senegal, Türkmenistan, Moğolistan, Arnavutluk, Endonezya, Gürcistan, Mısır, Irak ve Azerbaycan, Mozambik gibi ülkelerden gelen öğrencilerin oluşturduğu koro Anadolu Türküsü'nü seslendirdi.

Gürcistanlı Sofia Trodze'nin seslendirdiği 'Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman' şarkısı büyük alkış aldı. Mozambikli Hatice Dembele'nin seslendirdiği ve Peygamber Efendimiz'e (sas) sevgi ve özlemi anlatan 'Ben Seni Görmeden Sevdim' şiiri ise dinleyenleri duygulandırdı. Moldovalı öğrencilerin Kütahya yöresinden sergilediği halkoyunları ve yine koro tarafından seslendirilen 'Kadem Bastı' büyük alkış alırken Kırgızistan'dan gelen öğrencilerin bir turiste yarım yamalak İngilizce adres tarifini anlatan skeç izleyenleri güldürdü.

Türkçe Olimpiyatları şarkı birincisi Tacikistanlı Yunusov

Türkçe Olimpiyatları şarkı birincisi Tacikistanlı Yunusov


Resim

Türkçe Olimpiyatları şarkı finalinin birincisi Tacikistanlı Shohrukh Yunusov seçildi. Davetlilerin yoğun ilgi gösterdiği gecede öğrencilerin becerileri ayakta alkışlandı. Finalistlerin belirlenmesinin ardından gece yabancı öğrencilerin 'Yeni bir dünya' şarkısı ile son buldu.

Türkçe Olimpiyatları'nın şarkı finali Haliç Kongre Merkezi'nde yapıldı. Yoğun ilginin gösterildiği geceye Başmüzakereci Egemen Bağış'ın yanı sıra sanat, siyaset ve medya dünyasından ünlü birçok isim katıldı. İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan gece farklı ülkelerden öğrencilerin şarkılarını seslendirmesiyle devam etti. Yabancı öğrencilerin seslendirdiği Türkçe şarkılar izleyenlerden büyük alkış aldı. Ganalı öğrencilerin Karadeniz horonu gösterisi izleyiciler tarafından ayakta alkışlandı.
Gecenin en heyecanlı anı ise finalistlerin belirlenmesi oldu. Jüri üyeleri dereceye girenleri sahnede açıkladı. Gecenin birincisi Tacikistanlı Shohrukh Yunusov oldu. Birinciyi açıklayan Başmüzakereci Egemen Bağış, Sinan Çetin'in Fethullah Gülen ile ilgili sözlerini hatırlatarak, "Bu akşam değerli dostum Sinan Çetin'i dinlerken ben de sizler gibi ayrı bir heyecan duydum." dedi. Atatürk'ün 1930'larda eski Sovyetler Birliği içerisinde Türk soydaşlarımızın olduğu, bunlarla kültürel ilişkiler kurulması gerektiği yönündeki sözlerini hatırlatan Bağış, "Ne acıdır ki kültür köprülerini kuran zat vatan hasreti çekiyor. O diğerleri gibi Atatürk hakkında nutuk atmaktansa hayallerini gerçekleştirdi, saygıyla önünde eğiliyorum." diye konuştu.

Şarkı finalinin ikincisi Bosna Hersek'ten Şejla Koçan, üçüncülüğü ise Endonezya'dan Rahmi Amalia kazandı. Final töreni 'Yeni bir dünya' şarkısıyla sona erdi.

ORGANİZASYONA ÜNLÜLERDEN TAM NOT

Olimpiyatların şarkı finaline katılan ünlü isimlerden organizatörlere tebrik yağdı. Geceye katılan ünlü isimlerin organizasyon için değerlendirmeleri şöyle:

Oyuncu Erkan Petekkaya: Çok beğendim. Bu yıl 9.su yapılıyor. Daha önce 8 kez düzenlenen organizasyonlara katılmadığım için pişmanım.

Sanatçı Kubat: Türkülerimizi dünyada bizden daha iyi tanıtıyorlar. Muhteşem bir organizasyon. Emeği geçen herkesi kutluyorum.

Yönetmen Hamdi Alkan: Ben seyirci olarak katıldım. Şimdi onları canlı canlı izlemek ayrı bir heyecan verici. Bundan sonraki olimpiyatların inşallah 10.'sunda, 100.'sünde bulunuruz. Bu muhteşem bir organizasyon.

Oyuncu Tan Sağtürk: Bu Türkiye'de gerçekleştirilmiş en büyük organizasyonlardan bir tanesi. Herkesin desteklemesi gereken bir organizasyon. Organize edenlere herkesin müteşekkir olması lazım.

Gazeteci-Yazar Nazlı Ilıcak: Çok güzel bir gün heyecanla finali seyretmeyi bekliyoruz. Dünyanın dört bir tarafından gelen gençlerin bizim şarkılarımızı söylemesi bizim değerlerimizi paylaşması çok güzel.

Ahmet Tan: 38 senedir organizasyon yapıyorum bu akşam inanın tüylerim diken diken oluyor, yapan arkadaşlarımı biliyorum. Çekirdek kadroyu tanıyorum, onları kalben tebrik ettim. Bu talebeler memleketlerinde devlet kadrosunda yer alacaklar. İnşallah 500 bin talebe 50 milyon talebeye ulaşır.

Sanatçı Burak Kut: Çok mutluyum ilk söyleyeceğim şey Türkiye'de doğduğum için ve Türk olduğum için çok gururluyum. Türkçenin dünyanın her yerine yayılması bizi mutlu ediyor.

Sanatçı Yeşim Salkım: Türkçe'nin bu kadar güzel telaffuz edilmesi çok büyük gurur ve onur verici. İnsanlar İngilizce konuşmayı güzel ve özel zannederler. Dünyanın her tarafında Türkçe konuşulmasını diliyorum.

Şükrü Haluk Akalın: Muhteşem bir akşam yaşıyoruz. Muhteşem bir duygu bu, sahnenin arkasında büyük bir emek var, büyük bir inanç var, biz sıcak yatağımızda akşam gece yatarken dünyanın bir köşesinde İstiklal Marşı okunuyor, bu gururu yaşatan öğretmenlerimizi kutluyorum.

Sanatçı Zara: Bir defa harika bir gece, siz bizim gönlümüzde yer edindiniz, öğretmenlerimizi kutluyorum.

Müzisyen Gökhan Kırdar: Gördüğünüz gibi bütün çocuklar burada bir peri bir melek olmuşlar. Önemli olan burada bunların bizim kültürümüzü ne kadar iyi ortaya koyuyor olmaları. Türk kelimesinin aşk kadar kutsal bir kavram olduğunu düşünüyorum. Hiçbir dil, din, ırk ayrımı olmaksızın bütün dünya üzerindeki farklı renkleri burada bir arada görmek çok güzel bir duygu.

Sanatçı Hakan Peker: Hakikaten bu akşam burada Türkçe şarkılar o kadar güzel söylendi ki çok duygulandım. Jüri olmamız ve gecenin birincisini seçmemiz çok zor, burada şarkıları söyleyen herkes gecenin birincisi.

Gazeteci Cengiz Semercioğlu: Çok eğleniyorum. Kenya'dan, Fransa'dan, Şili'den dünyanın dört bir tarafından gelen öğrenciler pop, arabesk söylüyorlar. Onlar bize dilimizi kültürümüzü farklı yaşam tarzlarımızı anlatıyor.

Sanatçı Emel Sayın: O kadar duygulandım ki bu gece. Program hem eğlenceli hem de çok duygusal anlar yaşıyoruz. Her Türk vatandaşı gibi ben de çok gururlanıyorum, biliyorum ki çok büyük bir emek var projenin arkasında. Maddi, manevi gönlünü bu işe koyan herkesi sevgi ve saygı ile kucaklıyorum. Bu gece hepsini göremiyoruz ama 130 ülkeden çocuklar geldi bu bugünkü son elemelere, hepsi o kadar başarılı, o kadar güzeller ki, Türkçe konuşmaları hepimizi heyecanlandırıyor. Bu gece için yapılan tüm güzellikler için teşekkür ediyorum.

Sezen Cumhur Önal: Bu resitale emeği geçenlerin ömürlerine bereket. Çok ilginçtir. Bana radyo günlerini hatırlattınız. Çok güzel bir geceydi. Teşekkür ediyorum.

Hakan Aysev: Türk dilinin zenginliği ve kültürel yapısı gereği dünyada hak ettiği yere bu çok başarılı organizasyonlarla geleceğini düşünüyorum. Bu çocuklar Yunus Emre'nin attığı bu tohumları bütün dünyaya yayacak.

21 Haziran 2011 Salı

Kayseri'de Türkçe Olimpiyat coşkusu

Kayseri'de Türkçe Olimpiyat coşkusu


Kayseri, 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları çerçevesinde etkinliklere ev sahipliği yaptı. 7 bin 200 kişi kapasiteli Kadir Has Kongre Merkezi tamamen doldu. Salonun saha kısmı da kullanıldı. Aşırı ilgi nedeniyle vatandaşlar dışarıda kaldı. Salon dışına kurulan dev sinevizyon ekranlarından ise stadyuma giremeyenler Türkçe Olimpiyatları'nda konuk olan dünya çocuklarını takip etti. Yaklaşık 10 bin kişi de salon dışından programı izledi.

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Kayseri etkinlikleri programına Endonezya, Mozambik, Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Arnavutluk, Norveç, Türkmenistan, Moldova, Bangladeş, Hindistan, Kenya, Tayland, Azerbaycan, Nepal, Afganistan ve Azerbaycan'ın Nahvican Özerk Bölgesinden toplam 57 öğrenci katıldı. 18 farklı ülkenin çocukları, okudukları Türk okullarında öğrendikleri Türkçe ve Türkçe şarkı ile şiirleri programda söyledi.

'Gelin tanış olalım' sloganıyla düzenlenen programa Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, AK Parti Kayseri Milletvekilleri Yaşar Karayel, Pelin Gündeş Bakır, Ahmet Öksüzkaya, İsmail Tamer, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve eşi Neşe Özhaseki, Emniyet Müdürü Cuma Ali Aydın, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mustafa Atsız, AK Parti İl Başkanı Ömer Dengiz, İşadamı Hacı Boydak ile çok sayıda davetli katıldı. Vatandaşlarda etkinliklere büyük ilgi gösterdi.

Ayna Belgeselinin yapımcısı Saim Orhan, Kayseri etkinlikleri programının sunuculuğunu yaptı. Programın açılışı saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Mozambik'ten Bangiayana ve Endonezya'dan Aruni, Saim Orhan'a sunuculukta yardımcı oldu. Olimpiyatlar Korosu sahne aldı ve 'Anadolu' şarkısını bütün çocuklar hep bir ağızdan söyledi.

Azerbaycan topluluğu tarafından seslendirilen 'Sarı Gelin' şarkısı salonu dolduranlar tarafından büyük beğeni topladı. Olimpiyatların en küçük yarışmacısı unvanı taşıyan Azerbaycanlı öğrenci Sebuhi Abdullazade'nin seslendirdiği şarkı ise duygulu anların yaşanmasına sebep oldu.

Endonezya'dan gelen öğrenciler de yöresel halk oyunları sergiledi. Ekip, Kafkas halk oyunları oynadı. Endonezyalı öğrenciler halk oyunları gösterisi sırasında Türkiye ve Endonezya bayraklarını birlikte açması salonu dolduranlardan büyük alkış aldı. Hindistan'dan Mahimo Ghosh Barış Güvercini'ni söyledi.

Türkmenistan'lı öğrenci Övezmurat Altıyev, Bülbül şiirini okudu. Mozambikli öğrencilerin Anadolu ezgisi halk oyunları gösterisi ise büyük beğeni topladı.

Kayseri etkinliği, Bakan Taner Yıldız, milletvekilleri, protokol ve işadamlarının hep birlikte dünya çocuklarıyla birlikte 'Yeni bir Dünya' şarkısını söylemesiyle son buldu.

Türkçe Olimpiyatları Kayseri etkinliği beğeniyle izlendi

Türkçe Olimpiyatları Kayseri etkinliği beğeniyle izlendi

9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Kültür Şöleni kapsamında düzenlenen ''Kayseri Etkinliği'' Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi'nde gerçekleşti.

Merkezde kurulan platformda gösterilerini sergileyen öğrenciler, Türkçe şarkıların yanında kendi ülkelerinin kültürlerini, yöresel kıyafetlerini, danslarını ve müziklerini tanıttı.

Şölene, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Bakan Yıldız, törende yaptığı konuşmada, 130 ülkeden Türkiye'ye gelen öğrencileri selamladığını bildirdi.

Kayseri'de çok farklı bir etkinlik düzenlendiğini belirten Bakan Yıldız, ''Görev gereği çok ülkeleri geziyoruz. Gittiğimiz yerlerde Türk okullarını ziyaret ediyoruz. Maksat gönüller arasında köprü kurulmasıdır. Türkçe vesilesiyle bu köprü kurulmuş olacak'' diye konuştu.

Konuşmanın ardından devam eden şölen, vatandaşlar tarafından beğeniyle izlendi.

Gül, Türkçe Olimpiyat öğrencilerini kabul etti.

Gül, Türkçe Olimpiyat öğrencilerini kabul etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde 9. Türkçe Olimpiyatları için Türkiye'ye gelen öğrencileri kabul etti.

Gül, öğrencilerin gösterilerini büyük bir ilgiyle izledi.

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim


9. Türkçe Olimpiyatları

"Uzun İnce Bir Yoldayım" hiç böyle söylenmedi

"Uzun İnce Bir Yoldayım" hiç böyle söylenmedi


9. Türkçe Olimpiyatları birçok gösteriye sahne oluyor... Kültürümüzden en güzel örnekler yarının dünya insanlarının ağızlarında yankılanıyor... Aşık Veysel bu anı yaşasa ne hissederdi bilinmez ama Türkçe Olimpiyatları ve Türkçe öğrencileri bu muhteşem düet gibi daha birçok güzelliği bizlere yaşatacağa benziyor...

19 Haziran 2011 Pazar

Trabzon'da Türkçe Olimpiyatları fırtınası esti (:

Trabzon'da Türkçe Olimpiyatları fırtınası esti

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında Trabzon'da düzenlenen il etkinliği büyük bir coşkuyla gerçekleşti.

Türkçe Öğretimi Derneği'nce (TÜRKÇEDER) bu yıl ''Gelin Tanış Olalım'' ana temasıyla 9.'su düzenlenen olimpiyatlara katılan öğrencilerden oluşan 15 ülkeden 50 kişilik öğrenci grubu, Hayri Gür Spor Salonu'nda sahnelenen etkinlikte Trabzonluların karşısına çıktı. Yaklaşık 10 bin kişinin izlediği programda davetliler unutulmaz anlar yaşadı. Vatandaşlar salonu tıklım tıklım doldururken çok sayıda kişi de gösteriyi ayakta izlemek zorunda kaldı. Öğrencilerin seslendirdiği, şiir, şarkı, halk oyunları ve özel beceri gösterilerinde davetliler hüznü ve mutluluğu bir arada yaşadı.

Olimpiyat korusu ve halk oyunları ekiplerinin yurdun değişik yörelerine ait halk oyunları gösterileri ve Adadolu türküleri seslendirilen gecede, Kızgızistanlı Dias Alimbekov'un seslendirdiği Karadeniz yöresine ait Yaylanın Çimenine şarkısı salondu coşkuyu doruğa çıkarttı. Kazakistan ve Tanzanyalı öğrencilerin Artvin yöresine ait halk oyunları ve horon gösterileri de büyük alkış aldı.

Davetliler, Türkmenistanlı Dovran Annamammedov'un Urfa, Güney Koreli Dong Geon Lee'nn Ayyüzlüm şarkıları ile hem coştu hem hüzünlendi. Bosna-Hersekli Hasan Groşiç ve Gürcistanlı Guram Poliashili'nin birlikte söylediği Uzun İnce Bir Yoldayım türküsüne sinevizyondan merhum sanatçılar Barış Manço ve Cem Karaca'nın düetinin eşlik etmesi ise duygusal anların yaşanmasına neden oldu.

Arnavutluk'tan gelen Nita Berisha'nın Türküler Dolusu şiiri salondakilere buram Burak Anadolu kokan anlar yaşatırken, Bosna-Hersekli Merusa Sulıkanovic ve Alma Huric'in bir öğrenci ve öğretmeni arasında yaşanan ders diyalogunu anlatan skeci de büyük ilgi gördü. Öğrencilerin skeç içerisinde kullandıkları Türk atasözlerinde Trabzon ve Trabzonspor'a da atıfta bulunmaları ise büyük alkış aldı. Gösteri, öğrencilerin hep birlikte seslendirdiği "Yeni Bir Dünya" şarkısını söylemesi ile sona erdi.

Trabzon Belediye Başkan Vekili Ergin Aydın, törende yaptığı konuşmada, organizaynonun amacının sadeci Türkçenin konuşulması değil; dünyaya kardeşlik ve barış tohumlarının atılması olduğunun altını çizdi. Aydın, "Bizim derdimiz Türkçeyi korurken aynı zamanda yüzyıllardır bu topraklarda ilim, hikmet, bilim ve adalet tohumları eken bir medeniyetin devamına katkıda bulunmaktır. Burada olma bile hepimizin içinde bu işin bir önderi var. Ona da burudan saygı, sevgi ve hürmetlerimizi gönderiyoruz." dedi. Dünya gençlerini Trabzon'da ağırlamaktan onur duyduklarını anlatan Aydın, organizasyonda emeği geçenlere ayrıca teşekkür etti.

"ALTIN NESLİN MEDENİYETİ GELİYOR"

AK Parti Trabzon Milletvekil Erdoğan Bayraktar, yaptığı konuşmada, organizasyonun "bir büyük beyin" sayesinde gerçekleştirildiğini belirterek, "Dünya insanlığına kutlu olsun, mübarek olsun. Gaye dünya insanlığını refaha kavuşturmaktır, gaye dünya insanlarını mutlu etmektir. Güzel Türkçemiz sayesinde dünyaya ışık ışık, dalga dalga birlik, beraberlik, merhamet saçan bu organizasyonları yapan herkese teşekkür ediyorum." dedi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral da dünyaya artık altın nesil medeniyetinin geldiğini söyledi. Organizasyonda emeği geçenlere teşekkür eden Saral, şöyle konuştu: "Küresel medeniyetin kriz yaşamış olduğu şu çağımızda bir avuç yürek kıtalar dolaşarak, o kıtalarda susamış kalplere girerek, yeniden dünyayı gülizare, lalezare çeviren adanmış yüreklere teşekkür ediyorum. İnsanlığını unutmuş, sevgi ve merhametten yoksun dünyada bu adanmış ruhlar, bu güzel insanlar 'eski hal muhal ya yeni hal, ya izmihlal' diyerek bu güzel yavrularımıza artık dünyamızın yeniden sevgi dünyası, barış, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşanacak güzel bir dünya olması için anadan, yardan, serden geçerek bütün dünyaya, bütün kıtaları dolaşmışlar. Artık altın nesil geliyor, dünyaya altın neslin medeniyeti geliyor."

"BU ASRIN EN BÜÜK ÖDÜLÜ DÜNYAYI TÜRKİYE YAPANLARIN OLACAKTIR"

AK Parti Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Aydın Bıyıklıoğlu da, "Dünyayı buraya toplayan, Adem babamızın çocukları ile bizleri kucaklaştıran, Türkiye'yi dünya, dünyayı Türkiye yapan bu asrın beklide en yüksek ödülü Türkiye'yi dünya yapanların olacaktır." dedi. "Adem babamızın çocuklarını biz bir görüyoruz, bir gördüğümüz için de dünyada ne kadar kardeşimiz varsa hepsine gönüllerimizi, kalplerimizi açıyoruz." diyen Bıyıklıoğlu, bu uğurda dünyayı huzuru erdirmek için koşturan eğitim gönüllülerini tebrik etti.

AK Parti Trabzon Milletvekili Sayiye Seymenoğlu da organizasyondan gurur duyduğunu belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.

Etkinliği, Trabzon Belediye Başkan Vekili Ergin Aydın, Trabzon milletvekilleri Erdoğan Bayraktar, Safiye Seymenoğlu, Aydın Bıyıklıoğlu, İstanbul milletvekili Oktay Saral, ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Trabzon İl Emniyet Müdürü Feridun Boz, İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı, Trabzon Barosu Başkanı Avukat Mehmet Şentürk, belediye başkanları, kamu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile 10 bine yakın vatandaş takip etti.

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında Trabzon'da düzenlenen il etkinliği büyük bir coşkuyla gerçekleşti

Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında Trabzon'da düzenlenen il etkinliği büyük bir coşkuyla gerçekleşti.

Türkçe Öğretimi Derneği'nce (TÜRKÇEDER) bu yıl ''Gelin Tanış Olalım'' ana temasıyla 9.'su düzenlenen olimpiyatlara katılan öğrencilerden oluşan 15 ülkeden 50 kişilik öğrenci grubu, Hayri Gür Spor Salonu'nda sahnelenen etkinlikte Trabzonluların karşısına çıktı. Yaklaşık 10 bin kişinin izlediği programda davetliler unutulmaz anlar yaşadı. Vatandaşlar salonu tıklım tıklım doldururken çok sayıda kişi de gösteriyi ayakta izlemek zorunda kaldı. Öğrencilerin seslendirdiği, şiir, şarkı, halk oyunları ve özel beceri gösterilerinde davetliler hüznü ve mutluluğu bir arada yaşadı.

Olimpiyat korusu ve halk oyunları ekiplerinin yurdun değişik yörelerine ait halk oyunları gösterileri ve Adadolu türküleri seslendirilen gecede, Kızgızistanlı Dias Alimbekov'un seslendirdiği Karadeniz yöresine ait Yaylanın Çimenine şarkısı salondu coşkuyu doruğa çıkarttı. Kazakistan ve Tanzanyalı öğrencilerin Artvin yöresine ait halk oyunları ve horon gösterileri de büyük alkış aldı.

Davetliler, Türkmenistanlı Dovran Annamammedov'un Urfa, Güney Koreli Dong Geon Lee'nn Ayyüzlüm şarkıları ile hem coştu hem hüzünlendi. Bosna-Hersekli Hasan Groşiç ve Gürcistanlı Guram Poliashili'nin birlikte söylediği Uzun İnce Bir Yoldayım türküsüne sinevizyondan merhum sanatçılar Barış Manço ve Cem Karaca'nın düetinin eşlik etmesi ise duygusal anların yaşanmasına neden oldu.

Arnavutluk'tan gelen Nita Berisha'nın Türküler Dolusu şiiri salondakilere buram Burak Anadolu kokan anlar yaşatırken, Bosna-Hersekli Merusa Sulıkanovic ve Alma Huric'in bir öğrenci ve öğretmeni arasında yaşanan ders diyalogunu anlatan skeci de büyük ilgi gördü. Öğrencilerin skeç içerisinde kullandıkları Türk atasözlerinde Trabzon ve Trabzonspor'a da atıfta bulunmaları ise büyük alkış aldı. Gösteri, öğrencilerin hep birlikte seslendirdiği "Yeni Bir Dünya" şarkısını söylemesi ile sona erdi.

Trabzon Belediye Başkan Vekili Ergin Aydın, törende yaptığı konuşmada, organizaynonun amacının sadeci Türkçenin konuşulması değil; dünyaya kardeşlik ve barış tohumlarının atılması olduğunun altını çizdi. Aydın, "Bizim derdimiz Türkçeyi korurken aynı zamanda yüzyıllardır bu topraklarda ilim, hikmet, bilim ve adalet tohumları eken bir medeniyetin devamına katkıda bulunmaktır. Burada olma bile hepimizin içinde bu işin bir önderi var. Ona da burudan saygı, sevgi ve hürmetlerimizi gönderiyoruz." dedi. Dünya gençlerini Trabzon'da ağırlamaktan onur duyduklarını anlatan Aydın, organizasyonda emeği geçenlere ayrıca teşekkür etti.

"ALTIN NESLİN MEDENİYETİ GELİYOR"

AK Parti Trabzon Milletvekil Erdoğan Bayraktar, yaptığı konuşmada, organizasyonun "bir büyük beyin" sayesinde gerçekleştirildiğini belirterek, "Dünya insanlığına kutlu olsun, mübarek olsun. Gaye dünya insanlığını refaha kavuşturmaktır, gaye dünya insanlarını mutlu etmektir. Güzel Türkçemiz sayesinde dünyaya ışık ışık, dalga dalga birlik, beraberlik, merhamet saçan bu organizasyonları yapan herkese teşekkür ediyorum." dedi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral da dünyaya artık altın nesil medeniyetinin geldiğini söyledi. Organizasyonda emeği geçenlere teşekkür eden Saral, şöyle konuştu: "Küresel medeniyetin kriz yaşamış olduğu şu çağımızda bir avuç yürek kıtalar dolaşarak, o kıtalarda susamış kalplere girerek, yeniden dünyayı gülizare, lalezare çeviren adanmış yüreklere teşekkür ediyorum. İnsanlığını unutmuş, sevgi ve merhametten yoksun dünyada bu adanmış ruhlar, bu güzel insanlar 'eski hal muhal ya yeni hal, ya izmihlal' diyerek bu güzel yavrularımıza artık dünyamızın yeniden sevgi dünyası, barış, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşanacak güzel bir dünya olması için anadan, yardan, serden geçerek bütün dünyaya, bütün kıtaları dolaşmışlar. Artık altın nesil geliyor, dünyaya altın neslin medeniyeti geliyor."

"BU ASRIN EN BÜÜK ÖDÜLÜ DÜNYAYI TÜRKİYE YAPANLARIN OLACAKTIR"

AK Parti Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Aydın Bıyıklıoğlu da, "Dünyayı buraya toplayan, Adem babamızın çocukları ile bizleri kucaklaştıran, Türkiye'yi dünya, dünyayı Türkiye yapan bu asrın beklide en yüksek ödülü Türkiye'yi dünya yapanların olacaktır." dedi. "Adem babamızın çocuklarını biz bir görüyoruz, bir gördüğümüz için de dünyada ne kadar kardeşimiz varsa hepsine gönüllerimizi, kalplerimizi açıyoruz." diyen Bıyıklıoğlu, bu uğurda dünyayı huzuru erdirmek için koşturan eğitim gönüllülerini tebrik etti.

AK Parti Trabzon Milletvekili Sayiye Seymenoğlu da organizasyondan gurur duyduğunu belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.

Etkinliği, Trabzon Belediye Başkan Vekili Ergin Aydın, Trabzon milletvekilleri Erdoğan Bayraktar, Safiye Seymenoğlu, Aydın Bıyıklıoğlu, İstanbul milletvekili Oktay Saral, ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Trabzon İl Emniyet Müdürü Feridun Boz, İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı, Trabzon Barosu Başkanı Avukat Mehmet Şentürk, belediye başkanları, kamu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile 10 bine yakın vatandaş takip etti.

Sakarya ve Sivas'ı da coşturdular (:

Sakarya ve Sivas'ı da coşturdular

Resim

9.Türkçe Olimpiyatları için ülkemize gelen öğrenciler Ankara'dan sonra Sakarya ve Sivas'ı da coşturdular.

Renkleri ve ülkeleri farklı. Ama konuştukları dil aynı... Onlar, Dünyanın dört bir yanından gelen Türkçe'nin çocukları. Sayıları her yıl arttı... Bu sene o rakam, 130 ülkeden bin öğrenciye ulaştı. 9.'su düzenlenen Türkçe Olimpiyatları, izleyenleri hayran bırakmaya devam ediyor. Anadolu Turnesine çıkan çocukların ilk adreslerinden biri Sakarya oldu. Sevgi dilinde buluşan çocuklar,AtatürkStadyumu'nda toplanan 40 bini aşkın kişiye unutulmaz bir gece yaşattı. Gecenin en büyük sürprizi ise geçen yılın olimpiyat birincisi Şeira Osmani'nin seslendirdiği "Sakarya Türküsü" şiiriydi. İzleyiciler Osmani'yi uzun süre ayakta alkışladı. Türkçe Olimpiyatları'nın diğer bir ayağı da Sivas'ta gerçekleştirildi. 18 ülkeden 47 öğrencinin katıldığı bu şölen, 15 bin seyirci kapasiteli 4 Eylül Stadı'na sığmadı.

Sunuculuğunu geçtiğimiz yılın birincilerinden Mozambikli Jose Bangaiana ile Endonezyalı Arfin Aruni Silma'nın yaptığı şenlik, izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü. Türkçe'yi kendi ana dili gibi kullanan çocuklar, halk dansları, şiir, şarkı ve yetenek dallarında maharetlerini sergiledi. Şöleninin sonunda sahneye çıkan 47 yabancı öğrenci, hep bir ağızdan "Yeni Bir Dünya" şarkısını seslendirdi.

9. Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finali !!

9. Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finali

Dünya Türkçe konuşuyor!

Farklı ülkelerden, farklı tenlerden, farklı kültürlerden ve farklı dinlerden insanların Türkçe'yi en iyi konuşma mücadelesi, 15-30 Haziran tarihleri arasında gerçekleşiyor.

9. Türkçe Olimpiyatları Şarkı Finali Salı günü 19:30'da Samanyolu TV'de.

Olimpiyatların gizli kahramanları !!

Nuriye Akman - Röportaj

Olimpiyatların gizli kahramanları

Bu yılki Türkçe olimpiyatlarına, dilimizin öğretildiği 140 ülkenin 130'undan bin öğrenci geldi.

Her yıl 10 binlerce genç olimpiyatlara katılabilmek için kendi aralarında yarışıyor ve aralarından en iyileri Türkiye'ye gönderiliyor. 1991'den bu yana devam eden bu şahane etkinlikte bin 500 Türkçe öğretmeninin emeği var. Bu idealist ve fedakâr insanların yüzde 70'i erkek, yüzde 30'u kadın. Olimpiyat komitesinin genel sekreteri olan ve bir dönem Türkmenistan'da öğretmenlik yapan Tuncay Öztürk'ün yanı sıra Irak, Amerika, Tokyo, Madagaskar, Kazakistan ve Dağıstanlı çocuklara sadece Türkçe öğretmekle kalmayıp, Türkiye'yi ve Türk kültürünü tanıtan ve öğrencilerine iyi birer rol model olmakla kendilerini görevli sayan bu insanları hayranlıkla dinledim. Hem onlara hem onları yetiştirenlere gönülden teşekkür ettim.

-Siz bu devasa etkinliğin genel sekreterisiniz. Ama sanırım daha önce de Türkçe öğretmeniydiniz, değil mi?

- Tuncay Öztürk: Evet. Gazi Üniversitesi'nden mezun olduğum 1992'de Özbekistan'a gittim ve 1999'a kadar fiilen orada Türkçe öğretmenliği yaptım.

-Bu göreve ilk mezun gençler kadar orta yaşlı, deneyimli öğretmenler de talip oluyor.

Cazibesi nereden kaynaklanıyor bu işin? Ekstra para mı alıyorlar? Onları motive eden ne oluyor?

-Onları motive eden, hizmet aşkı. Onun dışında ekstra hiçbir para almıyorlar. Aksine Türkiye'nin dengi bir rakam alınıyor. Ben İstanbul'u dünyanın hiçbir yerine değişmem. İnsan kendi memleketindeki güzelliği hiçbir yerde bulamaz. Dolayısıyla bir başka memlekete insan ancak inandığı değerler adına gider. Öğretmen arkadaşlarla her yıl seminerler yapıyoruz. Olimpiyatlara geldikleri zaman görüşüyoruz. Temel saikin hizmet aşkı olduğunu görüyoruz.

-Bu içeriden bakılınca böyle de, dışarıdan bakanların anlaması zor. Çünkü çok fedakârlık gerektiren bir iş.

-Zor gibi görünen sorunun cevabı, inanç dünyası açısından baktığınız zaman son derece kolay. İnsanların temel bir düşüncesi var. Biz inançlı insanlarız. Dolayısıyla biz Allah'ın rızasına ermeliyiz. Allah'ın rızasını kazanmanın böyle kolay bir yolu var.

-Kolay mı bu yol?

-Allah'ın rızası gibi büyük bir şey karşısında evet, kolay. Tamam, gitmek gelmek ayrı zor. Memleketinden ayrı olmak ayrı sıkıntılı. Ama ebedi hayat düşünen bir insan içinde kolay bir ulaşım aracı.

-Tanışmak tabii, önyargıların kırılmasına da yardımcı oluyordur.

-Gerçekten öyle. Kendi hayatımdan örnek vereyim. Özbekistan'a gitmeden önce "ayıdan post, Rus'tan dost olmaz" gibi bir mantık vardı. Oraya gidip, onlarla tanıştıktan sonra bu atasözünün ne kadar yanlış olduğunu gördüm. Mesela arabamı tamir ettirdiğim usta bir Rus'tu. İşinin ehli, o kadar dürüst. Para verirsiniz üstünü tekrar veren, asla hak ettiğinden fazla almayan. Sonra Rus öğretmenlerle çalıştık birlikte. Gördük ki, hiç düşündüğümüz gibi değiller.

-Biz bu okullar vasıtasıyla aslında kendimizi terbiye ediyoruz.

-Aynen. Bu atasözünü sildim kafamdan. Dedim ki, hayır bu yanlış. Hakikaten Yunus Emre'nin yaratandan dolayı yaratılanı sevme meselesinin özünde insan var. Sınıfta Rus öğrencim de vardı, Yahudi, Özbek, Kazak öğrencilerim de. Öğretmen anne-baba gibi. Sınıfınızda hiçbirini ayırt edemiyorsunuz, milletine bakmıyorsunuz. Öğrenciniz sizinle diyalog kurunca mutlu oluyorsunuz. Dolayısıyla aslında bu karşılıklı öğrenme süreci.

-Dünya çapında büyük bir dönüşüm yaşanıyor.

-Gerçekten öyle. 1991'de yabancı dil olarak Türkçe yurtdışında ilköğretim okullarında okutulmuyor. Bugün 400 okulda okutuluyor.

-Ama bu okullar bu cemaatin okulları. Bunun dışında, bu camiaya ait olmayan okullarda Türkçe var mı?

-Az da olsa var. Ukrayna'da ve bazı ülkelerin devlet okullarında Türkçe tercihli ders olarak konmaya başlandı. Bu tabii Türkiye'nin sosyo-ekonomik düzeyiyle ilgili. Ama bizim oradaki okulların da tesiri mutlaka vardır. Asıl zor olan, buradan Türkçe öğretmenini götürmek, orada okul açıp onlara Türkçe öğretmek.

-Türkçe öğrenmeye onların neden ihtiyacı var? Bizim açımızdan bir çeşit misyonerlik gibi de düşünülebilir herhalde. Ama onların açısından neden cazip Türkçe öğrenmek?

-Bir bütünün parçası olarak baktığımızda anlam buluyor. Yoksa tek başına neden Türkçe öğrensinler? Bir dili öğrenmeniz için o dilin mutlaka ekonomik bir dil olması lazım. Siyaset dili veya kültürel dil olması lazım. Kültürel dilden şüphemiz yok ama Türkçe bugün henüz ekonomik bir dil değildir. Türkçe bugün dünya ölçeğinde siyasi bir dil de değil. Ama okulla bir bütün haline geliyor. Türk okullarında Türkçe olduğu için mantıklı. Yoksa tek başına Türkçeyi koyduğunuz zaman ben niye öğreneyim ki diyecektir. Bütünün parçasında bir anlam ifade ediyor. Geçen Kenya'dan bir arkadaşımız dedi. Kenyalı çocuk, "Ben niye Türkçe öğreniyorum? Mesela Türkiye'de Kenya dilini öğrenen var mı?" diye soruyor. Hoca bir an düşünüyor, diyor ki, "Yeni bir dil, yeni bir kültür demektir. Bugün İngilizceyi zaten biliyorsun. Bunun yanında Türkçe öğrenmen sana zenginlik katacaktır. Diğer öğrenciler arasında seni farklı kılacaktır." Baktığınız zaman zor olan kısmı burası. Karşınızdaki o dili öğrenmek için tereddüdü var. Ama siz onu ikna etmeyi başarıyorsunuz.

ÖĞRETMENLER YEREL DİLLERİ ÖNEMSİYOR

-Peki, Türkçe öğretmenleri de o çocukların dillerini öğreniyorlar mı?

-Tabii. Bizim onlara tavsiyemiz, mutlaka oranın dilini öğrenmeleri. Yine kendimden örnek vereyim. Ben Özbekistan'a gittiğimde Özbekçeyi mükemmel derecede öğrenmeliyim dedim ve öğrendim. Hatta o kadar öğrendim ki, Özbek hikâyeleri antolojisini orada ilk yapan ben oldum. Çünkü Özbekistan'da Özbek hikâyeleri antolojisi yoktu. Ben bunu derledim, bir kitap haline getirdim. Orada basıldı. Burada üniversitelerimize de hediye ettik.

-Buna benzer şeyleri diğer ülkelerdeki Türk öğretmenler de yapıyorlar mı?

-Tabii. Çünkü dil öğrendiğiniz zaman onu biriyle paylaşma arzusu hissediyorsunuz. Şu anda ben yüksek lisans yapıyorum. Türkiye'de herkes yeni edebiyattan yapıyor. Ben Özbek edebiyatını seçtim. Baktım, YÖK'ün tez arama sayfasında o kadar az ki. Güya kardeşiz. Yanı başımızda bir ülke. Ama ortada bir çalışma yok. Kuru kuruya biz birlikteyiz demişiz. Şu anda ben Özbek edebiyatından Cennetlik Adamlar romanını çalışıyorum. Bu hem tanışma, hem karışlıklı alışveriş zenginliği katıyor.

-Roman dediğiniz için şu anda bende o kitabı okuma arzusu uyandı. Özbek edebiyatından tek satır bilmediğimi fark ettim. Başka örnekler de var mı? Kenya'daki öğretmenimiz Kenya dilini öğrenmiş mi? Güney Afrika'daki öğretmenler ülkenin ana diliyle ilgili neler yapmışlar?

-Tabii bu konuyu tek tek öğretmenlerimize sormak lazım. Aksiyon dergisi, bu konuyu işliyor. Dil öğrettiler, dil öğrendiler. Hocam dediler yardımcı olabilir misiniz? Ben de hemen Messenger'a baktım Moğolistan'daki arkadaşa sordum. Dedim ki, Moğolcayı biliyor musun? Biliyorum hocam. Kazakça? Kazakçayı da biliyorum. Moğolistan'da Kazakça ve Moğolca konuşuluyor çünkü. Baktım, öbür tarafta Bengalistan. Dedim ki Ahmet Makam Bey. Sen orada bu dili biliyor musun? Biliyorum Abi, edebi dil düzeyinde değil ama halkla ve velilerle iletişim kurabilecek kadar biliyorum. Zaten fıtri olarak de bu dili öğreniyorsunuz. Çünkü sizin amacınız orada sadece kuru kuruya Türkçe öğretmek değil. Onlarla diyalog kurmak. Veli ziyaretleri yaparız orada. Her öğrencinin evine yılda bir defa gider velisiyle konuşuruz.

Tercüman kullanırsanız o sıcaklığı yakalayamazsınız. Gerçekten tanış olup, diyalog kuramazsınız. Tabii orada yabancı öğretmensiniz. Düşünün, bir yabancı öğretmen evinize gelmiş, size evladınızı anlatıyor. Görevimiz şudur: öğrenci ile velisi ile diyalog kurabilme fırsatı. Birbirimizi sevebilme. Öğretmen öğrencisini, öğrenci de öğretmenini sevmeli.

Öğretmenler çocuklarla arkadaş oluyor. Veliler de öğretmenlere baktıklarında her bakımdan örnek birer insan görüyorlar.

-Bu olimpiyatların başka bir yanı da sadece bizim onları, onların bizi tanıması değil. Bütün dünyayı birbiri ile tanış kılmak olsa gerek.

-Geçen sene olimpiyatlarda Bosnalı çocuk Sırp ve Hırvat çocuklarla bir araya geldiğinde çok etkilenmişti. Duygularını şöyle söylüyordu: "Ben bu insanlarla oturup asla bir arada bulunmamam gerektiğini düşünüyordum. Ama olimpiyat kampında gördük, tanıştık. İlk başta soğuktum onlara karşı." Çünkü büyük bir trajedi yaşanmış geçmişte Ve o kafasında bir imaj oluşturmuş. Ama olimpiyat vesilesiyle onlarla tanışıyor. Benzer dili konuştukları için de burada oturup kalkarken, kafasındaki bu imaj değişiyor. Diyor ki, "Aslında o da benim gibi birisi. Çok benziyoruz. Demek ki biz bir siyasete kurban gitmişiz". Bu çok fıtri halde oluyor. Emin olun özel bir gayretimiz de olmuyor. Zaten aynı ortamda on beş gün kalınca yakınlaşıyorlar, birlikte sahne alıyorlar, birlikte yarışıyorlar. Herkes yatay dikey birbiri ile iletişime geçiyor. Bir dostluk meydana geliyor.

-Bu bireysel tanışıklıkları, kurumsal hale getirebilseniz keşke. Değişik ülke okulları birbirlerini ziyaret etse. Türk öğretmenler aracı olsa, köprü olsa.

Ne bileyim mesela Kenya ile İngiltere okulları birbirlerini Türkler kanalıyla kurumsal olarak da tanıyıp yakınlaşsa. Çok mu uçtum?

-Türkiye merkezli genelde oluyor bu. Türkiye'de kardeş okullarla gelip gitme hadiseleri var. Ama Kenya'dan İngiltere'ye, İngiltere'den Kenya'ya ilişki belki ileriki zamanlarda bu çocukların arkadaşlığı ilerlediğince olabilir. Ama dediğiniz şey yani buradaki bireysel tanışıklığı kurumsal bazda yapıp bunu sürekli hale getirmek mükemmel olurdu.

-Onlar üniversite öğrencileri mi?

-Evet üniversite öğrencileri, çok iyi seviyede edebi diyebileceğimiz nitelikte yazılar yazıyorlar. Bu çocukları biz görüyoruz. Türkçenin bilimsel dalları dediğimiz branşlarda dört temel beceri var: Okuduğunu anlama, yazma, dil bilgisi ve konuşma. Bu yarışmalar içerisinde önce test sınavından geçiriliyor. Sonra mülakatlara alınıyor. Beş kişilik, dünyanın farklı yerlerinden gelmiş jüri karşısında sizin bize sorduğunuz sorular gibi farklı alanlardan sorular soruluyor. Amaç, onun Türkçe konuşabilme seviyesini ölçmek. Yazma yarışmasında da yine testle önce dört beceri ölçülüyor. İkinci aşamasında bir konu veriliyor. Deniyor ki, işte ülkenizdeki bir edebiyatçıyı veya bir bayramınızı anlatınız. 300 kelimeden oluşan bir kompozisyon yazınız deniyor. Diğer dal dil bilgisi. Dil bilgisi dediğimizde yine dört temel beceri var. Okuduğunu anlıyor mu, kelime bilgisi nedir, dilbilgisi ne düzeyde. İkinci aşamasında buna Türkiye'deki SBS sınavının benzerinde sınav kitapçığı geliyor. Bunlar çok zor sorular.

-Daha sonra hitabet yarışması da olacak mı? O çok etkileyici olur.

-Sunum diye bir dalımız var o geliştirilebilir. Hitabet güzel bir öneri. Arkadaşlardan da bu yönde istekler gelmeye başladı. Türkçe sunuculuk yapabilen çocuklarımız var. Biz Irak'tan buraya 12 çocukla geldik. İkisini ekranda görebiliyor insanlar. Diğer on tanesinin Türkçesi daha gelişmiş.

-Tuncay Öztürk: Bu olimpiyatların hiç gözükmeyen bir tarafı var. Her üniversitemizin Türk dili ve edebiyatı bölüm başkanları oraya geliyorlar, jüri üyeliği yapıyorlar. Geçen yıl Ukrayna'dan gelen çocuğu yarım saat mülakata aldılar sınavlardan sonra. Necip Fazıl üzerinde konuşuyor çocuk. O kadar derinlemesine hâkim, Türkiye'de bile bulamazsınız. Bunu söyleyen o alanın profesörleri. Necip Fazıl'ı okumuş, değerlendirmiş. Üzerinde yorum yapıyor. Hocalar bayıldı.

-Ali Çavdar: 12 talebenin bir tanesi ekrana yansıyor. Ekrana yansıyan çocukların Türkçeleriyle, genelin Türkçesi karşılaştırılmamalı. Bu çalışmaya biz 600 öğrenci hazırlamışız Irak'ta. 600 öğrenci, 6 bin öğrenciden elenmiş. Çeyrek final, yarı final derken finalde bu sayı 12 kişiye kalmış. Folklor grubu da ayrı. Irak'ta 7 folklor grubundan 6'sı elenmiş, bir tanesi buraya gelmiş. Folklorcuları seçerken onların ritmine bakıyoruz. Türkçe konuşmalarına bakmıyoruz. Onlar zeybek oynuyorlar, horon tepiyorlar. Kültürümüzü ayrı bir dalını yaşatmış oluyorlar.

-Ne kadar zamandır Irak'ta bulunuyorsunuz?

- Türkçe olimpiyatlarının ilkinden beri görev alan bir insanım. Irak'ta fiili olarak dokuz aydır bulunuyorum. Erbil'deyiz ama okulların genel eğitim öğretimiyle ilgilendiğim için Süleymaniye'de de bulunuyorum, Kerkük'te de, Bağdat'ta da, Ramadi'de de. Alis Harikalar Diyarında diye bir hikâye var ya, ben orada ilk hafta o kadar şok oldum ki arkadaşlara bir konuşmamda, adım Ali olduğu için Ali Harikalar Diyarı'na gelmiş dedim. İnanın buradan bombalar, terör vesaire gibi görünen bir dünya, gidiyorsunuz alakasız bir dünya. Bomba patlayan yerler, bizim burada nasıl Mısır Çarşısı'nda bomba patlıyor, İstanbul bombalanmış gibi oluyor. Orada da aynı şekilde. Bizim okullarımız ayrı bir huzur ortamı.

-O kadar kalabalık bir öğrenci grubunun Türkçe öğreniyor olması mı size Ali Harikalar Diyarında dedirten şey?

-Tabii, orada 300'ün üstünde Türk öğretmen sınıflarda, laboratuarlarda deney yapıyorlar. Türkçe konuşuyorlar. Folklar çalışıyorlar, Türkçe hareket ediyorlar. Sanatsal etkinliklerde bulunuyorlar. Türkçe olarak birbirleriyle anlaşıyorlar. Muhtelif sınıflarda 6 bin kişilik Türkçe öğrenen çocukları görünce bu Ali Harikalar Diyarında olmuş oluyor. İlk hafta şok oldum. Sonra yavaş yavaş alışıyor insan.

ON YIL ÖNCE TÜRKÇE'YE RAĞBET BU KADAR DEĞİLDİ

-Amerika'da durum nedir?

-(Mehmet Okumuş: Raindrop Turkish House Türk Kültür Merkezi Başkanı) Amerika'da yedi eyalette, Türk kültürünü tanıtma, dostluk ve kardeşlik projeleri üretme üzerine kurulmuş 16 kültür merkezi var. Olimpiyatlara folklor, şarkı ve şiirden katılan öğrencilerimiz var. Ben Teksas eyaletinin Houston şehrindeyim. Türk okullarının dışında, bizler kültür merkezleri boyutuyla Türkçe öğretimine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Üç ana bölümde değerlendiriyoruz meseleyi. Birincisi, kültür merkezlerimizde gönüllü arkadaşlarımızın vermiş olduğu Türkçe dersleri. İkincisi üniversitelerde kredili ders olarak ve kredili olmayıp kulüp faaliyetleri adı altında Türkçe yapılanması. Üçüncüsü, ilk-orta ve liselerde Türkçe eğitimi projesi.

-Neden böyle söylüyorsunuz?

-Teksas'ta milli eğitim bakanlığı ve derneğin girişimleriyle Türkçenin İngilizceden ayrı dil olarak okutulması kanunu geçti. İspanyolca gibi, Fransızca gibi bu tür ders statüsünde bir okul dersi vermek isterse bunun artık yasal olaraktan önü açık. Öğretmenlerin sertifikalı olması ve ders konularının milli eğitim bakanlığının listesinde bulunması lazım.

-Amerikan milli eğitim bakanlığının mı?

-Evet. Teksas milli eğitimin. Biz bir sunum hazırladık. Biz bu dersin bu şekilde okutulmasını istiyoruz. Her türlü yardıma da hazırız dedik. Onlar da bu kanunu geçirdiler.

-Sizler tek tek okullara gidip, bizi de programınıza alın diye kulis yapıyorsunuz. Muhteşem bir şey.

-Tabii. Bu tanıtım için değişik şeyler de düşündük. Kompozisyon yarışması, sanat yarışması yapalım dedik. Türkçe ders istiyorsun ama Türkiye'nin nerede olduğunu bilmiyorlar. Geçende kompozisyon yarışması yaptık. Oranın milletvekillerinden Green geldi. Kültür merkezimize girdi. Türkiye cumhuriyetlerinin tanıtım stantları var bizim kültür merkezimizin içerisinde. Ön tarafta Mevlana'nın sözü var. "Gel, yine gel. Kim olursan ol yine gel".

Sol tarafında da Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Aç sineni aç ummanlar gibi ulaşmadığın hiç kimse kalmasın" sözü. Green başladı okumaya. Come, who ever you are. Dur dedi. Kalem var mı diye sordu. Oturdu başladı yazmaya. O bizim birçok programımıza gelmiş bir insan. Teksas'taki ödül töreninde bizi insanlara anlatırken dedi ki, "herkes böyle konuşur, kültürler arası diyalog der, şu der bu der. Bunlar lafta bırakmamışlar. Bilmiyorum binaya girdiğinizde fark ettiniz mi Mevlana'nın come, come, who ever you are sözünü. İşte bu insanlar hem bunu hayatlarına uygulamışlar, hem binalarına uygulamışlar, her şeylerine uygulamışlar."

Şunu da söyleyelim. Yurtdışında, özellikle Amerika'da Türklerin çok pozitif bir imajı var. Türk dediğiniz anda eğitimli, ya mastırını yapan, ya doktorasını yapmış...

-Ali Çavdar: On yıl öncesine kadar Türkçe kurslarına bu kadar rağbet yoktu. Okullar aynı zamanda kurslara da rağbet uyandırdı. Türkçe diye bir dil var. Türkiye diye bir Avrupa ülkesi var diye düşünülmeye başladı. Eskiden Türkiye'yi Afrika'da bilenler, dünyanın neresinde olduğunu bilmeyenler vardı. Şimdi okulları önce uzaktan izliyorlar. Bakıyorlar, oraya giren çocuklar ahlaki olarak düzelmeye başlamışlar. Annelerine daha saygılı hale gelmişler. Babalarını sayar hale gelmişler. Mahalledeki arkadaşlarıyla ilişkileri daha da düzenli hale gelmiş. Hayatları düzelmiş. İki sene sonra bir bakıyorlar dünya olimpiyatlarında o şehirde olmayan başarıları bu çocuklar almış getirmişler. Fende, teknolojide çok iyi seviyeye gelmişler. Üç beş sene içerisinde ilgi Türkçe öğrenmeye doğru onları sevk ediyor. Türkiye'ye alaka duymaya başlıyorlar. Türk okullarından önce Türkiye'yi ziyaret eden Amerika'daki entelektüel sayısı ile Türk okullarından sonra Amerika'dan Türkiye'yi ziyaret eden entelektüel sayısı bir mukayese edilse arada çok bariz fark var.

TÜRKÇE'Yİ SEVDİREN ÖĞRETMENLERİN HİKÂYELERİ

'75 YAŞINDAYIM, İLK KEZ BİR BEYAZ EVİME GELİYOR'

Kasım Aksoy: 1974 Sarıkamış doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesinden 2002 yılında mezun oldu. Öğretmenlik mesleği çocukluğundan beri hayaliydi. İlkokulda öğretmenlerini hep hayranlıkla izler, "acaba ben de bir gün öğretmen olabilir miyim?" diye düşünürdü. İstanbul Küçükçekmece lisesinde staj yaparken Madagaskar'da öğretmenlik yapan bir arkadaşı orada Türkçe öğretmenine ihtiyaç olduğunu söyledi. O vesileyle Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'daki Uluslararası Işık kolejinde öğretmenlik yapmaya başladı. Hatıralarını şöyle anlatıyor:

Bir gün derste kahvaltı kültürünü anlatıyorum. Sınıfta coşmuşum. İşte bizim kahvaltılarda reçel var, zeytin var, menemen var, salam var, çikolata var, peynir var derken Jimi adlı bir öğrencim parmak kaldırdı. 'Öğretmenim, siz bütün bunları kahvaltıda mı yiyorsunuz?' diye sordu. Evet dedim. Jimi 'Öğretmenim dedi bizde sabah pirinç, öğlen pirinç, akşam pirinç olur. Sabahları bu saydığınız şeyleri bir arada bulmamız mümkün değil' dedi ve sıraya oturdu. Çok utanmıştım bilseydim, kahvaltıda yediklerimizi bu kadar detaylı saymazdım.

Madagaskar'da şunu gördüm: Ya çok zenginsiniz ya da çok fakir. Orta sınıf diye bir şey yok. Aslında hemen hemen bütün Afrika'nın kaderi budur. Bir taraftan villalarda, şatolarda oturan insanlar, bir taraftan ayağında ayakkabısı ile olmayan insanlar...

Madagaskar'a gidişimin ikinci senesiydi. Bulunduğumuz ülkede Türkiye ve Türk insanının kültürünü ve yardımseverliğini de anlatmaya çalışıyoruz. Bu vesileyle okulumuzun sponsorları Kurban bayramında bu insanlara et dağıtalım dediler. Neden olmasın dedik. Kurbanlar kesildi etler parçalandı. İkişer ikişer kilo halinde poşetlendi. İnsanlara haber verildi. Saat bir gibi etler dağıtılacaktı. Tabi biz önceden kart bastırmıştık kartını veren etini alacaktı. Saat birde okulun önünde müthiş bir kalabalık beliriverdi. Kartı olan da gelmiş olmayan da. Birbirine soruyorlarmış sen burada ne bekliyorsun. Buradaki Türk koleji et dağıtacak. Parayla mı? Hayır parasız! Ooo deyip herkes sıraya giriyor.

Yol izdihamdan dolayı trafiğe kapandı. Biz arbede bir an önce bitsin diye etleri dağıtalım, önce kartları olanlar gelsin dedik. Et poşetlerini kartlı olanlara veriyoruz ama ne çare eti alan gidiyor. Aynı insan tekrar sıraya giriyor. Ya sana verdik. Sen git başka bir arkadaşın da bu eti alsın diyoruz. Laf anlayan yok.

Bir bayan gözümüzün önünde bıçağı parmağına vurup kesti. Parmağından kanlar akıyor. Fizik öğretmenimiz ya ne yapıyorsun neden parmağını kestin dedi. Böyle yapmazsam bana acıyıp et vermezsiniz diye cevap verdi. İçler acısı bir durum kendi kendime sordum. Türkiye'de kim acaba bir iki kilo et için parmağını kesmiş ve yine Türkiye'de kim küçücük çocuğunu yere fırlatıp çocuğumun feryatlarını duysunlar da bana et versinler diye feryatlarda bulunmuş. Bunları düşünürken bazen insanlığınızdan utanıyorsunuz. Keşke imkân olsa herkese versek. Bütün insanları kucaklasak diyorsunuz. Ne mümkün, her şey imkânlar ölçüsünde işte.

Bir öğrenci velimizi ziyaret etmek istedik. Öğrencimize yarın sizi ziyarete geleceğiz dedik. Çocuk hayır gelmenizi istemiyorum dedi ve ağladı. İkinci gün yine söyledik hayır istemiyorum dedi. Üçüncü gün buyurun gelin dedi. Bir taksiye atladık yaklaşık bir saat gittikten sonra çocuk taksiciye burada dur, bundan sonrasına araba gitmez dedi. İndik. Yarım saat yürüdükten sonra dağın eteğinde bir evde yaşlı iki çift bizi bekliyordu. Biz onlara yaklaştıkça heyecanları yüzlerinden okunuyordu. Ve nihayet yanlarına gittik. Şaşkın ve aynı zamanda tedirgin bir şekilde bizi evlerine kabul ettiler. Biz üç öğretmen oturmuş vaziyette yaşlı iki çift ise ayakta bizi bekliyor. Tabi bu durum bizi tedirgin etti. Bizim kültürümüzde yaşlılar ayakta beklemez. Buyurun siz oturun, biz sizi ziyarete ve tanımaya geldik dedik. Yaşlı nine hayır hayır, siz gidene kadar biz size hizmet edeceğiz, oturmayacağız dedi. Ve şöyle devam etti:

"Torunum Türk öğretmenler bizi ziyarete gelecekler dedi. Ona çok kızdım. Türk öğretmenlerin burada ne işi var? Niye bize gelsinler? Onlar beyaz, bizim gibi fakir insanların yanında işleri ne dedim. Ama bugün gözlerime inanamıyorum ki beyaz öğretmenler evimize gelmiş. Ne olur bizim şu fakirliğimize bakıp da torunumu okuldan atmayın."

Aman efendim bu nasıl söz dedik. Biz sizi tanımak istedik deyince yaşlı nine gözyaşlarına hâkim olamadı. Koştu kaynamış sıcak süt getirdi. Bize ikram etti. "Biliyor musunuz" dedi, "75 yaşındayım ilk defa bir beyaz evimize geliyor. Buna inanamıyorum. Ben Türkleri yamyam, vahşi, çölde yaşayan insanlar olarak bilirdim. Ama bugün karşımda melek gibi insanlar görüyorum. Meğer ne kadar da yanılmışım."

Nenenin bizden bir ricası oldu. "Artık inandım ki siz samimi insanlarsınız. Torunum okula gelirken çok zorlanıyor, yarım saat yürüyor. Yarım saat sonra otobüse biniyor. Yaklaşık bir saat sonra okulda oluyor. Durumumuz da çok iyi değil. Torunumu yanınıza alın" dedi. İlk yurt talebemiz bu öğrencimiz oldu. Şuan Gaziantep'te Endüstri Mühendisliğinde okuyor. Atılan bir adımın sevginin ve diyalogun gücünü bir kere daha görmüş olduk.

Aile ziyaretlerimizde meğer Türkiye olarak orda hiç bilinmiyor muşuz. Vahşi olarak barbar olarak biliniyormuşuz. Ailelere kendimizi ve Türkiye'mizi anlatma fırsatını bulduk. Öğretmenliğin nasıl bir kutsal vazife olduğunu eğitimin ne kadar olduğunu bir kere daha bütün benliğimle anladım. Neden mi?

Anneler günüydü. Çocuklara dedim ki herkes bugün çiçek alsın, annesine versin. Yalnız bizim kültürümüzde annelerin eli öpülür. Çiçeği verirken annenizin elini öpün. Tamam dedi gittiler. Ertesi sabah bir öğrenci velimiz geldi. "Ya" dedi, "siz ne yaptınız böyle?" Ben korktum, kötü bir şey mi yaptım diye. Dedi ki veli, "oğlum dün bana anneler gününde çiçek almış çiçeği bana verdi ve elimi öptü. Çok şaşırdım, çok duygulandım, gözyaşlarıma hâkim olamadım. Bu nasıl bir şey? İlk defa anne olduğumu hatırladım. Bakın bu sahneyi videoya çektim. İnanamıyorum siz çok farklı öğretmenlersiniz. Çocuklarımıza çok güzel şeyler öğretiyorsunuz. Ömrüm boyunca unutmayacağım".

Bulunduğunuz ülkenin yerel dilini de bilmeniz çok önemli Madagaskar'ın resmi dili Fransızca. Pazarda, çarşıda sokakta Fransızca konuşuluyor ama bir yabancı olarak orda o insanların yerel dilini konuştunuz mu akan sular duruyor. Ben pazarda alışveriş yaparken Fransızca konuşuyordum. Normal olağan bir şey onlar için. Bir gün Malagasıca bir iki kelime konuşunca bütün Pazar alkış tuttu. Vaza beyaz demek. Beyaz Malagasıca konuştu. Malagasıca konuştu deyince anladım ki onların bizi, bizim onları anlamamız yerel dille olur ancak.

İlk çocuğumuz Madagaskar'da doğdu. Bu ülkede doğan ilk Türk çocuğu bize nasip oldu. Şifreli çocuk dediler onun için. Çünkü doğum tarihi 7.7.2007 idi. Çok sevdiler. Oğlumun iki ismi var. Malagasıca MAMY, Türkçe Selim. Bunun için ne kadar şükretsem azdır.

Madagaskar'da benim için acı olay annemin vefatıydı. Anne ah anne bilemedik bilemiyoruz değerini ancak kaybettiğimizde anlıyoruz. Bana bir telefon geldi. Anneni kaybettik şu an musalla taşında hakkını helal ediyor musun dediler. Kilometrelerce uzak bir diyardasınız. Hemen yola çıksanız bile iki uçakla ancak gelebiliyorsunuz. Büyük bir acı yutkundum ve o an ben hakkımı sonuna kadar helal ediyorum, ediyorum da anam bana hakkını helal etti mi? Aklıma geldikçe hep o acıyı hissediyorum.

Yaklaşık 9 yıldır Madagaskar'dayım. Mutluyum çünkü son iki yıldır Madagaskar'da Türk rüzgârı esiyor. Televizyonlar Türkiye'yi anlatıyor. Gazeteler Türkiye'nin gücünü yazıyor. Artık Türkiye Madagaskar'da barbar, yamyam, çölde yaşayan bedevi gibi bilinmiyor.

İki dönem mezunlarımız oldu. 15 öğrencimiz Türkiye'deki üniversitelerimizde okuyor. Onlar geleceğin mimarları, doktorları, mühendisleri olacaklar. Ülkelerine dönüp kendi insanlarına hizmet edecekler. Çünkü bize böyle söz verdiler. Yarınların çok mutlu güzel olacağını ümit ediyorum.

'AH BİR SUŞİ OLSA DA YESEM, DİYORUM'

Havva Bayram, 1985 doğumlu. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Türkçe Öğretmenliğini bitirdi. Mezun olur olmaz Japonya'ya gitti. Dört yıldan beri Tokyo'daki Türk Kültür merkezinde Türkçe öğretmenliği yapıyor. Gitmeden önce Japonları sadece akıllı insanlar olarak biliyordu. Gittikten sonra onların aynı zamanda çalışkan insanlar olduğunu gördü. Bir buçuk yıl Japonca eğitimi aldı. Şu an rahatlıkla Japonca iletişim kurabiliyor. Olimpiyatlara hazırlanırken yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Bu yıl olimpiyata katılan öğrencilerimizden Mai Yoshioka ders sırasında, "Nerelisiniz?" sorusuna cevap olarak "buçuğum" deyip duruyordu. Soruyu defalarca sordum. Her seferinde öğrenci aynı cevabı verdi. Meğer öğrencimiz melezim demeye çalışıyormuş.

Geçen ay Tokyo'da trende bir Türk arkadaş ile giderken yanımıza bir Japon geldi. Biz onlar Türkçe bilmiyorlar diye rahat rahat Türkçe konuşuyorduk ki. Hatta hemen önümüzde duran Japon amca ne kadar uzunmuş dedik kendi aramızda. Amca bize döndü ve "Siz Türk müsünüz?" diye sordu. Bu, 35 milyon nüfusa sahip Tokyo'da gerçekten ilginç bir durumdu. Meğer önümüzde duran amca 7 yıldan beri Türkiye'de yaşıyormuş. Ve son iki buçuk yıldan beri hiç Tokyo'ya gelmemiş. Bir hafta için gelmiş. Türkiye'de Marmara Projesinde çalışıyormuş. Biz de hazır sizi gördük gerçekten Marmara projesi ne zaman bitecek diye sorduk. Başbakan Erdoğan 2013 yılında bitmesini istiyor fakat bu bize göre biraz zor. Yine de inşallah biter diyoruz dedi.

Japon yemek kültürüne alışmak oldukça zordu. Önceleri yosun ya da çiğ balık yemekte güçlük çekerken, şu an arkadaşlarla ah ahh bir suşi olsa da yesek diyoruz. İlk suşi yeme deneyimimde öğrencilerimle birlikteydim. Ve çiğ balık yiyeceğimizi bilmiyordum.

Öğrencilerim Japon restoranına götürdüler ve daha sonra birbirinden ilginç yemekler geldi. Tabi önce ne yediğimi söylemediler. Yedim ama lokmalar büyüdükçe büyüdü zar zor yuttum. Daha sonra ne yediğimi söylediler. Yemek yemekte o kadar zorlandığım başka bir anımı hatırlamıyorum.

'KIZIM OLDUĞUNDA, HASTANE KAPISINDA ÖĞRENCİLERİM KARŞILADI'

Jale Bahçe. 1976 Afyon doğumlu. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi'nden 1997'de mezun oldu. Ertesi yıl Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nde Buynat Uluslararası Dil Kolejinde eşimle birlikte çalışmaya başladı. Büyük kızı 2000 yılında Dağıstan'da dünyaya geldi. 2001'de Makedonya'da çalışmaya başladı. Halen Makedonya Yahya Kemal Koleji Üsküp şubesinde Türkçe Öğretmenliği yapıyor. Hatıralarından bir demet şöyle:

Dağıstan'a ilk gidişimizde götürdüğümüz kuru nane yüzünden polis bizi bayağı zorladı. Uzun süren bir tetkikten sonra bizi geçirdiler. Dağıstan'da dil öğreninceye kadar zorlandık. Yemek yapmak için çok seçeneğimiz yoktu. Türkiye'den götürdüğümüz kurular bizim için çok önemliydi. Bekâr öğretmen arkadaşlar evli hocalara misafir olurken, ya nohut ya da kuru fasulye yapmamızı isterlerdi. O gün gelecek misafirlere nohut yemeği yapacaktım. Bir baktım salça bitmiş. Misafirler eşimle birlikte geleceklerdi. Eşimin salça almasını beklersem yemek yetişmeyecekti. Dağıstan'a geleli ancak bir kaç ay olmuştu. Tek başıma hiç dışarı çıkmamıştım. Gözümü karartıp evimize yakın bir bakkala kadar gittim. Bakkal büfe tarzı müşteri içeriyi göremiyor. Küçük bir kafesin ardından istediğini alabiliyor. Salçayı anlatmak için uğraştım ama anlatamadım. Geri dönüp evin önündeki çöpten salça kutusunu alıp gösterdim. Ve ancak o zaman salçayı alabildim.

Aynı zorluğu Makedoncayı öğreninceye kadar da yaşadım. Makedonya'ya geldiğimizde kızım küçüktü. Hasta ve iştahsız dönemiydi. Patates kızartması yemek istedi. Hemen yapayım dedim ama sıvı yağ yeterli değildi. Eve yakın küçük bir bakkal tarzı bir yer vardı. Oraya gittim. Anlatmaya çalışıyorum, "zeytin sakas" dedi. Ben kızdım nasıl sıvı yağı zeytin diye anlar diye söylendim. Eve gidip şişeyi aldım ve gösterdim. "Da be da" zeytin demez mi o gün öğrendim ki ?akedonca'da zeytin sıvı yağ demekmiş.

2006 yılında küçük kızım dünyaya geldi. Hastane kuralı gereği kimse içeri giremiyor. Hasta ziyareti yok. Öğrencilerimden bir grup hastane çıkışına gelmek istediler. Ben gerek yok eve gidelim eve gelin diye cevap verdim. "Tamam tamam" dediler. Biz hastanenin kapısına çıktığımızda öğrenciler ellerinde çiçekler çok süslü bir sepet, sepeti içinde bebek için değişik değişik hediyeler bizi karşıladılar. Çok duygulanmış hepsine sarılıp ağlamıştım.

Bir ders yılı daha yeni başlamıştı. Ben 10.sınıfların birinde dersimle ilgili bilgi veriyorum. Ders materyallerini tanıtıyordum. Öğrencinin biri parmak kaldırdı. "Hocam siz fazla konuşuyorsunuz" dedi. Sınıfa bir baktım espri mi yapıyorlar diye. Hayır, sınıf hala çok ciddi. Ne demek istiyorsun oğlum dedim. Sorularla anladım ki çocuk bana "Hızlı konuşuyorsunuz" demek istemiş. Fazla konuşmak ve hızlı konuşmak arasındaki farkı anlatınca sınıfça bir hayli gülmüştük.

Veli ziyaretlerinin birinde aileye çocukları hakkında bilgi verip tavsiyelerde bulunmaya çalışıyordum. Öğrencinin annesi "Sizin okulun başarısının sebebini şimdi anladım. Bir iki ay gibi kısa bir zamanda benim kızımı benim kadar iyi tanımışsınız" dedi.

İlk yurtdışına çıktığım zaman aklımdaki sorulardan biri de sağlık sorunları nasıl çözülecekti. Yabancı bir ülkede hastalanırsak tedavisi nasıl olurdu acaba gibi sorular vardı. Ancak gittiğim iki ülkede de hastanelerde Türk kolejinin öğretmenleri denince çok iyi karşılanıp tedavi ediliyordu. En iyi doktorlar bize hizmet veriyorlardı.

'TEKRAR GİDER MİSİN DESELER, HİÇ DÜŞÜNMEDEN GİDERİM'

Ayşe Semra Çarpan. 1962 İzmir doğumlu. 1994 yılında Kazakistan'a eşi ve iki küçük kızıyla birlikte gitti. İki küçük valize sığdırabildiği eşyalarıyla ama kalbinde büyük umutlarla vatan topraklarından ayrılmıştı. Kazakistan'da ilk yıllar zorluklarla dolu ama bir o kadar da güzelliklerle geçti. Akmayan sular, yanmayan ocaklar, çocuklarının yemede zorluk çektiği ekmekler... Bir zamanlar Türkiye'de hiç önem vermediği eşyalar oralarda altın gibi kıymetlenmişti. Ama öğrencilerinin bir bakışı, bir gülüşü her şeye değiyordu. Ayşe Hanım duygularını şöyle anlatıyor:

Dilini bilmediğim, bir ülkedeydim ama çok kısa bir sürede dilini öğrenmiştim. Komşularımla konuşabiliyor, okula gelen velilerle çocukları hakkında görüşebiliyordum. İlk zamanlar telaffuzu birbirine benzeyen kelimelerle başım derde giriyordu ama Kazak halkının engin hoşgörüsüyle bunlar problem olmuyordu. Eşim bir süpermarkette çalışıyordu, bir veli ziyaretinde onu tanıyan velilere eşimi tarif ederken "eşim musırlı olan" demiştim. O sırada veli gülmüştü "musır değil, murt diyeceksin" demişti. Çünkü Kazakçada musır çöp, murt bıyık anlamına geliyordu. İşte böyle... Yıllar nasıl geçti hiç anlamadık. Çünkü öğrencilerim benim kızlarım gibiydi. Onlar ailemin bir parçasıydı. Uzun yıllardır Kazakistan'da ve aynı okulda görev yapıyorum. Önümüzdeki günler ne getirir bilmiyorum ama oralara gittiğim için, öğrencilerim için her şeye değer diyorum. Tekrar gider miydin diye sorsanız hiç düşünmeden evet diyorum.

Bakan Şimşek: Çalışılırsa, Türkçe İngilizce gibi dünya dili olur

Bakan Şimşek: Çalışılırsa, Türkçe İngilizce gibi dünya dili olur

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkçe Olimpiyatları'nın dünya insanlarının diyalog ve iletişimi için önemli bir platform olduğunu söyledi.

9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın Ankara'da 18-19 Haziran tarihlerinde gerçekleştireceği Kültür Şöleni Etkinlikleri başladı. Altınpark'ta gerçekleştirilen şölene katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek çalışılması takdirde Türkçenin İngilizce gibi bir dünya dili olacağını vurgulayarak, "Muhteşem bir şölen gerçekten. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Türkçe Olimpiyatları ileride insanlığa ışık tutabilecek. Türkçe Olimpiyatları dünyada insanların diyalog ve iletişimi için önemli bir platform. Türkçe'nin İngilizce gibi dünya dili olması çalışılırsa başarılabilir. 130 ülkeden öğrenciler burada. Okullar sayesinde Türkiye'nin kültürü tarihi zenginliği tüm dünyaya yayılıyor." dedi.

Programa katılan Ankara Büyküşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise, 2 yıldır bu organizasyona ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek, "Yapılan işin büyüklüğünü görmemek mümkün değil. Çok muazzam bir iş yapılıyor. Yavaş yavaş Türkçe dünya dili oluyor. Bu oluyorsa buradaki kişilerin ve buna organizasyonlara emek verenlerin sayesinde oluyor." şeklinde konuştu.

Kırk Bin Kişi Ayakta Alkışladı

Kırk Bin Kişi Ayakta Alkışladı

Türkçe Olimpiyatları çerçevesinde Sakarya'da yapılan gösteri büyük ilgi gördü. Türkçe şölenini izlemeye gelenler Atatürk stadyumuna sığmadı.Tribünler yetmeyince, saha içi tıklım tıklık dolarken kalabalık stat dışına taştı. Yaklaşık 40 bin kişi unutulmaz bir gece yaşadı. Sakarya Valisi Mustafa Büyük geceyi 'Heyecanlanmak mümkün değil. Muhteşem bir manzara" diye değerlendirdi.

130 ülkeden bin öğrencinin katıldığı Uluslararası Türkçe Olimpiyatları heyecanı Sakarya'da da yaşandı. Sakarya Eğitimciler Derneği'nin (SEDER) ev sahipliği, Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nin ana sponsorluğunda düzenlenen turne için, 20 ülkeden Sakarya'ya gelen 50 öğrencinin Atatürk Stadyu'munda şarkı, şiir, halk dansları ve skeçleri izleyenleri büyüledi.

İlker Gültekin ve geçen yılki olimpiyatın şiir birincisi Afganistanlı Şeira Osmani'nin sunuculuğunu sütlendiği gece, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Gecenin açılış konuşmasını SEDER Kurucu Başkanı Remzi Çinemre şu sözlerle yaptı; "Türkçe Olimpiyatları güneşin doğup batarken üzerinden geçtiği tüm topraklara gönül insanları tarafından başlatılan 'Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz ' mesajıyla günden güne büyüyerek devam ediyor." Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu'na teşekkür plaketini veren Sakarya Valisi Mustafa Büyük ise geceyi 'muhteşem' diye tanımladı. Vali Büyük "Muhteşem bir manzara, heyecanlanmamak mümkün değil. Böyle bir topluluğu saygıyla selamlıyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum." diye konuştu. Başkan Zeki Toçoğlu ise Türkiye'yi dünyanın dört bir yanına tanıtan ve Türkçe öğreten gönül insanlarına teşekkür ettiğini kaydetti.

Resim

Gecede Şaire Osmani geçen yıl şiir dalında birinci olduğu 'Mehlika Sultan' şiirini okudu. Moldova, Kamboçya, Afganistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Senegal, Türkmenistan, Moğolistan, Arnavutluk, Endonezya, Gürcistan, Mısır, Irak ve Azerbaycan, Mozambik, gibi ülkelerden gelen öğrencilerin oluşturduğu koro Anadolu Türküsünü seslendirdi. Gürcistanlı Sofia Trodze'nin seslendirdiği 'Zeytinyağlı yiyemem aman, basma fistan giyemem aman' şarkısı büyük alkış aldı. Mozambikli Hatice Dembele'nin seslendirdiği ve Peygamber Efendimize (sav) sevgi ve özlemi anlatan 'Ben seni görmeden sevdim' şiiri dinleyenleri duygulandırdı. Moldovalı öğrencilerin Kütahya yöresinden sergilediği halk oyunları ve yine koro tarafından seslendirilen 'Kadem Bastı' büyük alkış aldı. Kırgızistan'dan gelen öğrencilerin bir turiste yarım yamalak İngilizce adres tarifini anlatan skeç izleyenleri güldürdü.Yeni korunun seslendirdiği Balkan türküleri ve Moldovyalı öğrencilerin kendi halk dansları ve Karadeniz halk oyunlarından oluşan gösterisi beğeniyle izlendi. Güçlü sesiyle Mısırlı Muhammet Hişam, Arapça seslendirdiği Ya Beledi (Benim ülkem) şarkısı büyük alkış aldı.

SARKARYA ŞİİRİ İLE AYAĞA KALKTILAR

Gecenin unutulmaz anlarından birisi de sunucu Şaira Osmani'nin 'Sakarya Türküsü' şiirini adeta yaşayarak okumasıydı. Osmani'nin 'Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya' dizelerini okumasıyla izleyenler topluca ayağa kalkarak uzun süre alkışladı. Bu arada Türkçe şölenini izlemeye gelenler stada sığmadı. Tribünler yetmeyince, saha içi ve stat dışı da tıklım tıklım doldu. Yaklaşık 40 bin kişinin izlediği geceye Sakarya Valisi Mustafa Büyük, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu eşleriyle birlikte katıldı. Ayrıca, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, daire müdürleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, işadamları ve Sakaryalılar geceye büyük ilgi gösterdi. Gece Sakarya Valisi Mustafa Büyük, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu ve protokol üyelerinin sahnede tüm öğrencilerle birlikte 'Yeni bir dünya' şarkısını birlikte söylemeleriyle sona erdi.

Dünyanın Bütün Renkleri Bir Arada (:

Dünyanın Bütün Renkleri Bir Arada

Resim

Ankara semalarında Türkçe Olimpiyatları'na uçaklı tanıtım

Tarihi bir gün yaşayan Ankaralılar 9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın en önemli bölümlerinden olan Kültür Şöleni'ne adeta akın etti. 130 ülkenin kültürünü bir arada görme şansı yakalayan yüz binlerce kişi, farklı ülkelerden gelen öğrencilerle Türkçe konuşarak anlaştı. Ülke stantları açılmadan sabah saatlerinde Altınpark'a gelen vatandaşlar, gün boyunca 130 ülkenin kıyafetleri, yiyecekleri ve kültürel ürünlerini inceledi. Türkçe konuşan yabancı öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektiren ziyaretçiler, stantların dışında Altınpark'ta kurulan iki büyük sahnede sergilenen etkinliklerle yabancı öğrencilerin hem Türkçe, hem de kendi dillerinde söylediği şarkılar ile gösterileri büyük bir beğeniyle izledi. Bugün de devam edecek Kültür Şöleni'nde ayrıca olimpiyatların halk oyunları yarışmasının finali gerçekleştiriliyor

TÜRKÇE OLİMPİYATLARINA HAVADAN TANITIM

Bilboardlar, köprü alınlıkları, el ilanları, broşürler ve gazete reklamları ile tanıtılan Türkçe Olimpiyatları'nın bu yıl ilk kez havadan da tanıtımı yapıldı. Özel olarak kiralanan ve arkasında büyük boy ‘9. Türkçe Olimpiyatları' yazan bir uçak önceki gün Kızılcahamam, dün de Ankara semalarında gün boyu uçtu. Tüm Ankara'nın Türkçe olimpiyatlarından haberdar olması için kullanılan uçağa Altınpark'ın üstünden geçerken vatandaşlar alkışlarla destek verdi. Uçak bugün de Ankara semalarında tanıtım uçuşuna devam edecek.

ARNAVUT STANDINDA ARNAVUT CİĞERİ, MOLDOVA'DA CEVİZ, ÜZÜM

Kültür Şöleni'nde ziyaretçiler birbirinden ilginç olaylarla karşılarken, dünya kültürünü de yakından tanıma imkânı buldu. İsviçre standında İsviçre'nin meşhur 'Alpenhorn' denilen uzun boruyu öttürebilen çikolata kazandı. Arnavutluk standında Arnavut ciğeri yiyen ziyaretçiler, Moldova standında ülkenin ünlü ceviz ve üzümünün tadına baktı. Faslılar ise herkese hurma dağıttı.

AFRİKA STANDINDA ASLAN, FİL, ZÜRAFA VE OKULLAR

Bu yıl ülke stantları kıtalara göre ayrılırken en fazla ilgiyi Afrika bölümü çekti. 32 Afrika ülkesinin bulunduğu bölümün girişinde ziyaretçileri iki büyük aslan maketi karşılarken, Afrika müziği eşliğinde dev fil ve zürafa maketleri ile maymun, gergedan ve ağaç üstünde leopar heykelleri ziyaretçileri Afrika'ya götürdü. Işıklı dev bir Afrika haritasında hangi ülkede kaç tane okul olduğu, büyükelçilik bulunup bulunmadığı ve THY'nin direk uçuşu olup olmadığını farklı renkte ışıklarla gösteren harita dikkat çekti. Afrika bölümü Afrika'da açılan Türk okullarının büyük boy maketleri ile süslenirken, öğrencilerin gün boyunca Afrika'ya özgü sahneledikleri dans ve gösteriler büyük alkış aldı. Ziyaretçiler yerel kıyafetleri içinde Türkçe konuşan Afrikalı öğrencilerle bol bol fotoğraf çektirdi.

"DRACULA ORTALIKTA GEZİYOR, DİKKAT"

Japonya standında Türkçe konuşan Japon öğrencilerle fotoğraf çektirmek için kuyruk oluşurken, ziyaretçiler Japonya'ya özgü yosun, kraker ve çayın tadına baktı. Romanya standında ziyaretçilere 'Cozonac' denilen cevizli, kakaolu ve lokumlu pasta ikram edilirken, etrafta dolaşan Dracula kostümlü Spectrum Koleji öğretmeni Tatar Gürhan Mehmet, önce uzun dişleri ile vatandaşları korkutsa da sonra vatandaşlarla bol bol fotoğraf çektirdi. İngiltere standında ünlü İngiliz köprüsü (Tower Bridge) maketi dikkat çekerken, gün boyunca ziyaretçilere İngiliz çayı, sıcak çikolata ve kahve ile bisküvi ikram edildi. İngiltere'nin meşhur futbol takımlarının forma ve topları özellikle gençlerin ilgisini çekerken, İngiltere'nin sembolü çift katlı otobüs ile telefon kulübesinin maketleri de stantlardaki yerini aldı.

ANKARA'DA PARİS HATIRASI

Fransa standında ziyaretçileri 18. yüzyıl burjuvasının kıyafetlerini giyen Fransa'daki eğitim merkezlerinin müdürü Veli Çetin karşılarken, ziyaretçiler ünlü Eyfel Kulesi'nin önünde fotomontajla fotoğraf çektirdi. Parfümden peynir çeşitlerine dünya hız rekoru kıran trene kadar Fransa'nın ünlü simgeleri ziyaretçilerin beğenisini kazandı. ABD standında da kovboy ve Kızılderelilere ait şapka ve kıyafetler ilgi çekerken, hasır üzerine kurulu Vietnam standında Buda heykelleri, yumurta kabuğundan yapılmış vazo ve resimler, bambudan yapılmış masa ve sandalyeler, Vietnam'a has böcek ve kelebek türleri ile Vietnam şapkası dikkat çekti.

TÜRKİYE STANDINA ÖZEL İLGİ

Türkiye standında ise başta farklı ülkelerden gelen öğrenciler olmak üzere ziyaretçilere Türkiye'ye özgü, çiğ köfte, sarma, lokum, turşu, Beypazarı kurusu, Çorum leblebisi, Konya şekeri, Türk kahvesi ikram edildi. Osmanlı çeşmesinden Osmanlı şerbeti içen ziyaretçiler, dönen semazen maketinin önünde fotoğraf çektirdi. Ebru yapılan ve ney çalınan Türkiye standını İstanbul ve Ankara manzaraları süsledi.

ORTA ASYA ÜLKELERİ BİR ARADA

Orta Asya ülkelerine ayrılan bölümde ise Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Moğolistan, Gürcistan ve Azerbaycan stantları yer aldı. Türkmen halısı serili Türkmen kamelyasında (Tapçan) ağırladığı misafirlerine Türkmen pilavı ikram edilirken, stantlardaki Türkmen milli kıyafetleri, tarihi şahsiyetlere ait maketler, Türkmenistan'da evde terlik yerine kullanılan patikler ilgiyle izlendi. Azerbaycan standında 1992 yılında yurt dışında açılan ilkokul olan Nahçıvan Türk Lisesi'nin fotoğrafı dikkat çekerken, Azeri öğrenciler misafirlerine milli enstrümanlarla şarkı ve türkü söyledi. Kazakistan ise ziyaretçilere 360 derece görüntüleme teknolojisiyle Kazakistan'ın milli değerlerini resimlerle anlattı.

18 Haziran 2011 Cumartesi

Türkçe Olimpiyatı öğrencileri Sayıştay ve Diyanet'i ziyaret etti

Türkçe Olimpiyatı öğrencileri Sayıştay ve Diyanet'i ziyaret etti

Resim

Türkçe Olimpiyatları kapsamında Türkiye'ye gelen öğrenciler Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sayıştay'ı ziyaret etti. Öğrencilerin sergilediği mini gösteriler, büyük beğeni topladı.

9. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları kapsamında Kızılcahamam Asya Termal Tesislerinde kampa giren öğrencilerden bir bölümü bu sabah ilk olarak Sayıştay'ı ziyaret etti. Öğrenciler burada Sayıştay çalışanlarına mini bir gösteri sundu. Öğrencilerin gösterisi büyük beğeni ile izlendi.

Öğrencilerin ikinci durağı ise öğleden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, öğrencileri kapıda karşılayarak teker teker tokalaştı. Çocuklara isimlerini soran Görmez, "Ben Mehmet." diyerek de kendini tanıtı.

Türkçe Olimpiyatları'nın 9 yıldır büyük bir hayranlıkla takip edildiğini söyleyen Görmez, öğrencileri ve öğretmenlerini kutladı.

Görmez, öğrencilerden ülkelerine döndüklerinde öğretmenlerine kendi adına teşekkürlerini iletmelerini istedi. Kabulde öğrenciler, yarışmaya katılacakları şarkı ve şiirlerini de seslendirdi. Makedonyalı öğrencilerin Karadeniz şivesi ile yaptıkları teatral gösteri büyük beğeni topladı.

Görmez öğrencilere, "Sadece Türkçeyi değil, Lazcayı da öğrenmişsiniz." diyerek espri yaptı. Görmez, Nijeryalı öğrencinin seslendirdiği Eftalya adlı şarkının sözlerine dikkat çekti. Öğrenci, istek üzerine şarkıyı ikinci kez seslendirdi. Japonya'dan yarışmaya katılan öğrenci ise Türkiye'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi, depremde, Türkiye'nin Japonya'ya ettiği yardımı hatırlattı. Öğrenciler, Türkiye'de gezdikleri mekânları, tattıkları yemekleri ve tanıştıkları insanları çok sevdiklerini anlattı.

"ÖĞRETMENLERİNİ TEBRİK EDİYORUM"

Program çıkışında gazetecilerin sorusu açıklamalarda bulunan Görmez, Diyanet'in her gün tüm dünyadan çok farklı ziyaretçileri kabul ettiğini belirterek, "Ancak bugün dünyanın muhtelif yerlerinden çok güzel Türkçe konuşan çocukları kendi odamda konuk etmekten büyük mutluluk duydum. Her birisinin gösterdiği etkinlikleri hayranlıkla dinledim." dedi.

İnsana yatırım yapmanın önemine dikkat çeken Görmez, "Bu çocukları yetiştiren tüm öğretmenleri, annelerini-babalarını kutluyorum." diye konuştu.

Bir gazetecinin, "İçerdeki performanslardan hangisini daha çok beğendiniz?" sorusu üzerine Görmez, "Hepsi birbirinden güzel." cevabını verdi.

Gazetecinin, "Eftalya'yı iki kez söylettiniz." sözlerine karşılık Görmez, "Sözleri çok güzeldi. 'Hepimiz aynı topraktanız' diye başlayan bölümlerini o yüzden tekrarlattım." dedi.

Zaman